Zeugma, Gaziantep İli, Nizip ilçesinin 10 km. doğusunda, Birecik Baraj gölünün kıyısında, yeni Belkıs köyünün yakınında yedi tepe üzerine kurulmuştur. “Köprü Başı” anlamına gelen Zeugma, Fırat nehrinin kolay geçilen bir noktasında yer aldığından, tarihin en eski çağlarından bu yana çok önemli bir geçit yeri olmuş ve tarih boyunca ticaret açısından olduğu kadar, askeri bakımından da her zaman önemini korumuştur.
Zeugma’dan Strabon, Plinius ve bir çok antik yazar bahsetmiştir. Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator I, M.Ö. 300’de, İskender’in Fırat’ı geçtiği bu yerde, kendi adıyla Fırat’ın adını birleştirerek Selevkeia Euphrates ismiyle bir kent kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apameia’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır.
Kommagane kralı Mitridates I. Kallinikos’un, Selevkos kralının kızı Leodike ile evlenmesiyle kent, çeyiz olarak Kommagane krallığına verilmiş. Leodike’nin oğlu Antiokos I, bu kentin geliriyle Nemrut dağındaki heykelleri yaptırmıştır. Yaklaşık 40 yıl Kommagene’nin dört büyük şehrinden biri olan kent, M.Ö. 64’de Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılarak, ismi geçit ve köprü anlamına gelen Zeugma olarak değiştirilmiştir. Roma döneminde kent en zengin dönemini yaşamıştır. M.S. 256 yılında Sasani kralı Şapur I, Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkmış, daha sonra bir depremle de yerle bir olmuştur. Bu tarihten sonra Zeugma bir daha eski konumuna ulaşamamıştır. Zeugma 5. ve 6. yüzyıllarda Bizans egemenliği altına girmiştir. 7. yüzyılda ise Arap akınları neticesinde terk edilmiştir. Daha sonraları 9-12. yüzyıllar arasında İslami yerleşimi olarak varlığını sürdürmüş. 17. yüzyılda ise yanı başına Belkıs köyü kurulmuştur.
Antakya’dan Çin’e uzanan İpek Yolu Zeugma’dan geçmekteydi. Uzak doğudan getirilen ipek, baharat ve değerli taşlar Zeugma gümrüğünden geçerek Zeugma agorasında tüccarlara pazarlanmıştır.Zeugma arşiv odasında ele geçen ve 100.000’in üzerindeki mühür baskıları Zeugma kentinin haberleşme ve ticaretteki önemini kanıtlamaktadır.Zeugma’da ele geçen mektuplar, noter belgeleri, para torbaları ve gümrük balyaları bu mühürlerle mühürlenmiştir. Buradan da Zeugma’nın önemli bir ticaret merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Zeugma Roma’nın doğu sınırındaki en son kentlerden biri olması nedeniyle, özel bir stratejik konumdaydı.Bu nedenle burada önce Anadolulu askerlerden oluşan ve “Sikitia (İskit) Lejyonu” adı verilen askeri birlik, sonraları ise 6 bin askerden oluşan “IV. Lejyon” konuşlandırılmıştır. Ticaretin yoğunluğu, askeri lejyonun ekonomiye katkısı dolayısıyla Zeugma kenti oldukça zenginleşmiştir. Bu zenginlikle birlikte Fırat manzaralı teraslara çok sayıda villa inşa edilmiştir.
Zeugma’da, Fırat kıyısından küçük yükseltiler ve yamaçlarla 300m. yüksekliğe ulaşan akropol tepesinde tüccarların, komutanların villaları ve kentin koruyucusu Tykhe tapınağı bulunmaktadır. Çevresindeki ovalara hakim olan akropol ve buradaki yapılar, Zeugma’nın büyüklüğünü ve görkemini yansıtmaktadır. Bu tapınak Zeugma’nın kendi bastırdığı sikkeler üzerinde görülmektedir. Kentin kuzeyinde toprak altında; agora, odeon ve hamam gibi resmi binalar, batısında; tiyatro, askeri kamp, kuzey batısında; atölyeler, doğusunda ise villaların yer aldığı teraslar dikkati çekmektedir. Nekropol alanı kenti, güney ve batıdan, Fırat nehrine kadar uzanan alana yayılmıştır.
Zeugma’nın suyu, kentin 10 km. batısındaki dağlardan 1.30m. yüksekliğinde 0.50m. genişliğinde su kanallarıyla getirilmiş, künkler ve benzeri su yollarıyla kente dağılımı yapılmıştır. Kazılar sonucunda evlerin içerisinde ikişer sarnıç olduğu da görülmüştür. Ayrıca su tahliye kanalları galeri biçimindeki atık su kanallarına bağlanmıştır.
Zeugma’da ortaya çıkarılan evlerin ortasındaki sütunlu avluların etrafında odalar sıralanmıştır.Bu odaların aydınlatılması demir korkuluklu ve camlı geniş pencereler yardımıyla avludan sağlanmıştır. Evlerin tabanı mozaik, duvarlar fresklerle bezenmiş olup, odalar mobilya, heykel ve heykelciklerle donatılmıştır. Zeugma’lı mozaik ustaları Fırat nehrinden topladıkları nehir taşlarını 8-10 mm. ebadında kübik biçiminde keserek (tessera) bu mozaikleri yapmışlardır. Açık mavi, açık ve koyu yeşil, turuncu gibi renkte taşları doğa da bulamazlar ise bu renkleri cam tesseralarla elde etmişlerdir. Zeugma’ya Samsat gibi diğer şehirlerden de mozaik ustası gelerek çalıştığı saptanmıştır.Nitekim Samsatlı Zosimos ustanın Venüs’ün doğuşu ve Ziyafet sofrası adlı iki mozaiği bunu kanıtlamaktadır. Buradaki mozaiklerde mitolojik ve günlük yaşamdan seçilen konular işlenmiştir. Bu mozaikler Roma İmparatorluğunun en zengin olduğu, mozaik sanatının doruğu ulaştığı 2. ve 3. yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Duvar resimlerinde ise tanrıça, insan, hayvan ve geometrik resimler kullanılmıştır. Bunun yanı sıra yontu sanatı da oldukça gelişmiştir. Böylece Zeugma’nın kendine özgü bir heykeltıraşlık ekolünü oluşturduğu anlaşılmaktadır. Burada bronz, kireç taşı ve mermerden heykeller; sert kalkerden de lahitler yapılmıştır. Erkekler için kartal, kadınlar için ise yün sepeti kabartmalı mezar stelleri yontulmuştur. Yüzük taşı oymacılığında da (gem, kameo) Zeugma’lı ustaların, çok başarılı oldukları günümüze gelen örneklerden anlaşılmaktadır. Antik dönemde varlıklı her kişinin bir yüzük mühürü bulunmaktaydı. Mühüründe sevdiği tanrının, tanrıçanın, hayvanın veya kişinin resmi bulunurdu. Bu figürler yaklaşık 3-7 mm. Ebadındadır.
Zeugma’da ilk kazı, güney nekropolünde Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından 1987 yılında gerçekleştirilmiştir. Burada oda biçimli aile kaya mezarının ön terasına dizilmiş halde mezar sahiplerine ait heykeller bulunmuştur. Diğer kazı 1992 yılında yapılmış ve şarap tanrısı Dionysos ve eşi Ariadne’nin düğününün resimlendiği bir taban mozaiği ve villa, gün ışığına çıkarılmıştır. Bu alan seyir yeri yapılarak küçük bir müze olarak düzenlenmiştir. 1998 yılında, bu mozaiğin büyük kısmı çalınmıştır .
1999 ve 2000 yıllarında Poseidon ve Euphrates villaları gün ışığına çıkarılmıştır. Mozaikler bu villaların havuz, çeşme ve odalarının döşemelerinde yer almıştır. Bu mozaiklerde Akhileus, Venus’un doğuşu, Dionysos-Telete, Müsalar, Fırat tanrıları, Galatya, Dionysos-Ariadne, Satyros Antiope gibi mitolojik konulara ve geometrik desenlere yer verilmiştir. Fresk ve stüko tekniğinde yapılmış figürlü, bitkisel, geometrik duvar resimleri gün ışığına çıkarılmıştır. Çok sayıda sikkenin yanı sıra bronz ve pişmiş toprak heykelcik, kandil ve çömlekler bulunmuştur. Ünlü bronz Mars heykeli de bu buluntulardan bir tanesidir. Yapılan bu kurtarma kazılarında ele geçen mozaikler, freskler, mimari parçalar ve tüm buluntuların çizimleri yapılıp belgelendikten sonra Gaziantep Müzesine taşınmıştır.
Kurtarma kazıları sonucunda ele geçen kalıntı ve buluntular Zeugma’nın önemli bir sanat ve kültür merkezi olduğunu ortaya koymuştur. Zeugma’nın su altında kalmayan büyük bölümünde de villalar, tiyatro, sütunlu caddeler, hamam, agora ve tapınak 3-4 m. toprağın altında olduğu sanılmaktadır.