Safranbolu eşrafından Cinci Hoca olarak bilinen Karabaşzade Hüseyin Efendi tarafından 1645 yılında yaptırılmıştır.
Yüzyıllar boyunca Çin’den Anadolu topraklarına uzanan Tarihi Ipekyolu üzerinde kurulmuş irili ufaklı yüzlerce kervansaraydan biri de Safranbolu Cinci Han’dır.Tamamen insan gücüne dayalı yapılan Han, Osmanlı mimarisinin en gelişmiş örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Mimarının kim olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, dönemin baş mimarlarından Koca Mimar Kasım Ağa tarafından yapıldığı sanılmaktadır.
Hanın inşaatı ile ilgili mimari proje vb. herhangi bir doküman bulunamamıştır. Devşirme olarak yetiştirilen ustaların, tecrübesi ve el becerileriyle yapılmıştır.
Yapı malzemesi olarak moloz ve kesme taş, birleşimlerinde ise Horasan harcı kullanılmıştır. Tonoz ve kubbelerinde 28x28x3cm. Ölçülerinde tuğla kullanılarak inşa edilmiş iki katlı bir yapıdır.
Zemin katta 26 adet Yatak Odası, Deve Ahırı, Umumi Tuvalet, Şadırvan ve Avlu, Yatak odaları ile avlu arasında revak bölümü bulunmaktadır.
Birinci katta, 37 adet yatak odası, umumi tuvaletler, Yemek Salonu, odaların önünde yine revak bulunmakta, ikinci katta ise Han ağası odası ve üzerinde de Gözetleme Kulesi bulunmaktadır.
Ayrıca zemin katın altında iki adet mahzen vardır. Güney batı cephesindeki Deve ahırının altından, çarşı merkezinin ve hamamın atık sularının geçtiği (3mt.) genişliğinde dere bulunmaktadır.
Bu dere taş kemer ile tahkim edilerek, hanın bu bölümü dere üzerine inşa edilmiştir. Hanın bulunduğu doğal arazinin eğimi %45 civarındadır. Ayrıca güney cephe duvarı bitişiğinden Akçasu deresi geçmektedir.
Hanın inşası, anlaşıldığı üzere çok olumsuz şartlara sahip bir arazide, yaklaşık 400 yıl öncenin teknolojisi ile herhangi bir proje, statik hesap vb. altyapı çalışması olmadan yapılmıştır.
Han, hamam ve arasındaki 50(elli) dükkân, Saray ve müştemilatı, çok kısa sürede inşa edilmiştir.
Cinci Hoca, 1642 yılında Kösem Sultan tarafından, Padişah 1. İbrahim’i tedavi etmesi için saraya davet edilmiş ve bu tarihten sonra şöhret ve servet sahibi olmuştur. Vakfiye senedi de 2 Nisan 1645 tarihinde düzenlenmiş yani yaklaşık 2,5 senede anılan eserlerin tamamı yapılmıştır.
Tarihi Ipekyolu’nun etkinliğini yitirmeye basladığı 20. yüzyıla kadar kervansaray olarak kullanılan Cinci Han, 20. yüzyılın başlarından itibaren Safranbolu esnafı tarafından depo olarak kullanılmış,20. yüzyılın sonlarına doğru bu fonksiyonunu da yitirmiştir.
1984-1987 yılları arasında devlet tarafından istimlakı tamamlanan tarihi kervansaray,1990-2000 yılları arasında, birkaç başarısız restorasyon girişiminin ardından DKB A.S. tarafından restorasyonu tamamlanarak 23 Nisan 2004 tarihinde Cinci Han Otel adıyla turizm faaliyetlerine başlamıştır.
Cinci Han Otel, Tarihi Çarşı’nın tam ortasında, Safranbolu’nun gezilip görülebilecek yerlerinin tamamına yakınına yürüme mesafesinde olan bir konumdadır. Cinci Han Otel’de konforunuz düşünülerek aslına uygun olarak restore edilmis 22 Standart,2 Suit ve 1 Han Ağası Odası bulunmaktadır. Odalar Safranbolu Konakları ve Tarihi Çarşı manzaralıdır.
Standart olarak bütün odalarda merkezi ısıtma,uydu TV, ,uluslararası direkt telefon,internet bağlantısı,banyo&WC ve saç kurutma makinesi mevcuttur.Cinci Han Otel,tarihi otantizm ile modern şehir insanının bir butik otelden beklentilerini örtüştüren odalarının yanı sıra restaurantları,cafe&bar’ı,topl antı-konferans salonları,ücretsiz otoparkı,24 saat oda servisi, çamaşırhane ve kuru temizleme servisleri ile seçkin misafirlerinin hizmetindedir.
CİNCİ HOCA Kimdir?
Altından geçen su yolu üzerine galeri şeklinde yapılmış kemerler üzerine oturmakta olan Cinci Han,Cinci Hamamı ve han ile hamam arasındaki 50 dükkan 17. yüzyılda Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselen Safranbolulu Cinci Hoca tarafından yaptırılmıştır.
Cinci Hoca,”Cinci Hüseyin Efendi”,”Karabaşzade Hüseyin Efendi” veya “Kazasker Hüseyin Efendi” adlarıyla da bilinir.”Sultan I. İbrahim zamanında güçlenen ve zenginlesen Cinci Hoca’nın bu iki yapıyı 1645 tarihinde yaptırdığı annesi Hamide Hatun adına kurdurduğu vakfın düzenlediği bir vakfiyeden anlaşılmaktadır.
Sultan İbrahim’in saltanatında (1640-1648) saray üfürükçülüğü yapmış,bu kısa dönemde İstanbul’da etkili olmuş bir hocadır.
Safranbolulu Karabaş İbrahim Efendi zade Şeyh Mehmed Efendi’nin oğlu olan Cinci Hoca, gençliğinde İstanbul’a giderek Hüseyinefendizade Şeyh Mehmed Efendi’nin “darü’l-üftadesi”ne girdi.Epeyce bir zaman medrese derslerini izledi. Osmanli Sarayı’nda “kıraat-i azime”de bulundu ve Sultan İbrahim’i rahatlattı.
Padişah, bir fermanla da kendisini mülazimlik ve kırklı müderrisliği üstüne altmışlı sahn müderrisliği verdi. 1641-1643 arasında hızla yükselerek Süleymaniye müderrisliğinden Galata Kadılığı’na geçti.1644′te muallim-i sultani (padişah hocası) oldu. Kazasker Kara çelebi zade Mahmut Efendi’nin kızıyla evlendi.
1644′te Anadolu Kazaskerliğini elde etti. Galata Kazası kendisine arpalık olarak tahsis edilen,kısa aralıklarla dört kez Anadolu Kazaskerliğini yapan Cinci Hoca, giderek etkinlik kazandı. Sultan I. İbrahim döneminde saray entrikalarında, Osmanlı’nın iç ve dış siyasetinde sözü geçen birkaç kişiden biriydi.
Cinci Hoca, 1647′de gözden düşüp İzmit’e sürüldü. Bağışlanarak İstanbul’a dönmesine izin verilse de Sultan I. İbrahim 1648′de tahtan indirilince Paşa Kapısı’nda tutuklandı. Tüm çiftliklerinin, mülklerinin tapuları iptal edildi. Aynı yıl idam edilerek hayatına son verildi.
Osmanlı Tarihi’nin en çalkantılı dönemlerinin birinde yasamış olan Cinci Hoca’nın hayatı ve yaptıkları hakkında oldukça fazla spekülasyonlar vardır. Gerek yaşadığı dönemde gerçeklesen olaylar, gerek çok kısa sürede Osmanlı Sarayı’nın en önemli kişilerinden biri haline gelmesi, gerekse de kendine özgü kişiliği nedeniyle tarihçilerin, siyaset bilimcilerin, edebiyatçıların ve sinemacılarının özel ilgi alanlarından biri olmuştur ve olmaya devam etmektedir.