3 Aralık 2012 Pazartesi


Tut, Güneydoğu Torosların eteğinde kurulmuş çok eski bir yerleşim merkezidir. Güney ve Batı sınırı Göksu akarsuyu, doğu sınırı ise Şovak suyu ile çevrilidir.
Tut ve çevresinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Kaşlıca ve Sürmen yöresinde Tarihi eserlere rastlanmaktadır. Kurulan deresi yanında Ernişdere adında bir kale, bucağın batısında yer alan Sürmen de ev kalıntıları, yatak yerleri ve mezarlar vardır. Ernişderenin sarp yerlerinde görülen su arkı ile Tut tan Kaşlıca ya doğru uzanan Gül Harığı yörenin eskiden oldukça kalabalık bir yerleşim birimi olduğunu göstermektedir.
İlçenin Çamlıca Mahallesinde yer alan tarihi Vijne Köprüsü, bugünde ayakta kalan görkemli yapısıyla eski dönemlerin kervan katarlarına Uzun dönem hizmet vermiştir. Göksu üzerinde halen görülmeye değer bir tarihi eser olarak duran bu köprüye benzer iki adet köprünün önceki yıllarda sel ve doğal nedenlerle yıkıldığı bilinmektedir.
Vijne Köprüsünün bir benzeri ise halen hizmet veren tarihi Şebker köprüsüdür. Bu köprü, İlçenin Tepecik Köyü ile Adıyaman’ın merkez Şerefli köyünü birbirine bağlayan yüzyıllarca ayakta kalmayı başaran önemli bir tarihi yapıdır. Şebker köprüsü, Şebker çayının dar ve kayalık bir kısmına oturtulmuştur. Yapılışındaki bu teknik sayesinde köprü, bugüne kadar ayakta kalmayı başarmıştır.

Bugünkü Tut İlçesi’nin 1560 senesine ait Kanuni Sultan Süleyman döneminin tahrir defterindeki kayıtlara göre önemli bir yerleşim birimi olduğu anlaşılıyor. Söz konusu tahrir defterindeki kayıtlarda, Tut yerleşim biriminin Şeyh Abdurrahman Erzincani vakfı olduğu belirtilmektedir. Tahrir defterindeki kayıtlara göre tut yerleşim biriminde 1560 senesinde toplanan vergilerin dökümü şöyledir:

Çift resmi 986
Nim çift 27
Hasıl-ı Kısmı Minel Hums 200-300
Hıntı Keyl 300
Şa-ir Keyl 80-200
Dıhn,ı Keyl 50-600
Penbe Keyl 600
Şira-i Bağadat ve Bağçeğa 3200
Öşri Besatin 200
Resmi Bennak 792
Resmi Mücerret 468
Resmi Geware 412
Resmi Tapu ve deştbani 120
Bu vergilerin ne anlama geldiğine kısaca değinecek olursak, Tut’un 16. yüzyıldaki yerleşim, yaşayış ve geçim durumu hakkında da bir fikir sahibi olabiliriz.
Çif Resmi : Araziden alınan vergidir. Tazimattan sonra kaldırılmıştır.
Resmi Mücerret: Ticaret erbabında alınan vergiydi. Bu vergi bekarlardan alınırdı. Bu vergi, senede altı akçe olarak tahsil edilmekteydi. Buna göre 1560 yıllarında Tut’ta 78 ticari vergi mükellefi bulunmaktadır.
Resmi Bennak: Bu vergi, toprak sahiplerinin, topraktan yararlananlardan /Reaya) aldıkları vergidir. Bu verginin yıllık miktarı, 12 akçe idi. Bu vergi açısından da 66 mükellefin (Toprak Kiracısının) olduğu anlaşılıyor.
Resmi Gevvare: Sebze ve meyvelerden alınan vergidir. Bu vergi, erken yetişen mahsülden alınırdı. Bu da bize gösteriyor ki, Tut yöresi, Osmanlı döneminde de sebzecilik açısından önemli bir yere sahiptir. Bilindiği gibi Tut’ta sebze tarımı yoğunlukla yapılmaktadır.
Tut yöresindeki Osmanlı-Türk yerleşiminin öncüsü, Şeyh Abdurrahman Erzincani’nin oğlu Mehmet Erzincani olarak bilinir. Abdurrahman Erzincani, rivayete göre Erzincan’dan Adıyaman’ın merkez Zey köyüne gelerek yerleşmiştir.
Oğlu Mehmet Erzincani ise Zey köyünden Tut’a gelip, buradaki Türk iskan hareketine öncülük etmiştir. Mehmet Erzincani yöreye gelerek yerleştiğinde ilk etapta Ulu Camiyi yapmış, yöredeki Türk yerleşiminin ilk mührünü koymuştur. Caminin yanı sıra Göksu çayı üzerindeki vijne köprüsü, Şepker çayı üzerindeki Şepker Köprüsü, Ayniye mahallesi ile Fethiye arasındaki halen harap olan Dışpınar çeşmesinin de Mehmet Erzincani tarafından yaptırdığı sanılmaktadır.
Mehmet Erzincani’nin Tut yöresine gelişi konusundaki rivayeti ise şöyledir; Mehmet Erzincani’nin babası Abdurrahman Erzincani, Zey köyüne bir cami yaptırır. Oğlu Mehmet Erzincani, babasına caminin kıblesinin yanlış olduğunu söyler, baba ise caminin mihrabına geçtiğinde Kabe’yi görebileceğini söyler. Gerçektende oğlu Mehmet Erzincani mihraba geçip Kabe’yi görür ve babasına karşı sözlerinden mahcup olarak Zey’den Tut’a gelerek yerleşir.
Yöredeki yerleşim, Oğuz boylarıyla Türkmen ve Yörük izlerini taşır. Örneğin ilçenin Yaylımlı köyü halkının Menşei Yomut Türkmenlerine dayanmaktadır. Bu konuda araştırma yapanlardan Prof Vambrey, Yomut Türkmenlerinin dört gruba ayrıldığını, bu gruplardan birisinin Hive koluna bağlı Sallaklar olduğunu belirtiyor. Şu andaki Yaylımlı köyünün eski adı “Sallak” ’ tır. Yine İlçenin Havutlu Köyünün Adı da Yörüklerin deve sırtına içini sazla doldurarak vurdukları semere verilen addır. Dolaysıyla bugünkü Havutlu köyünü Havut yapan veya onunla ilgisi olan yörük Türkleri kurmuştur.
TARİHİ CAMİLER
1-Ulu Cami:
1634 tarihinde yapılmış bir Osmanlı eseridir. Toplam 800 m2 si cami olarak kullanılmaktadır. Cami iç kısmı 12 sütun üzerine kurulmuş olup, taş sütunlar Osmanlı motifleri ve desenlerle simetrik süslenmiştir. Son tamiratı 1953 yılında yapılmıştır. Minaresi taştan yapılmış olup tek şerefedir. Caminin banisi Abdurrahman Erzincani’nin oğlu Mehmet (Şıh Ali Baba) olarak bilinmektedir.
2-Salah Cami:
Salah Camisinin 1630 tarihinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Birçok defalar yıkılıp yeniden yapıldığından tarihi özelliklerini büyük ölçüde kaybetmiştir.
3-Musalla Cami:
1913 yılında yaptırılan cami daha sonra çeşitli tarihlerde tamir görmüştür. Tek şerefli minaresiyle İlçenin tarihi eserleri arasında önemli bir yere sahiptir. Özellikle işlemeli ahşap iç yapıları estetik özelliği haizdir.
Kaşlıca Kalesi:
Halk arasında Mihri Babil kalesi olarak bilinir. Babil Krallığı zamanında yapıldığı sanılmaktadır.
Genel olarak kaleler yüksek yerlere kurulmasına karşılık buradaki kale Kaşlıca-Aşağı evlerin bulunduğu vadin içine inşa edilmiştir. Kalenin bazı yerlerinde duvar kalıntıları, ok mahmuzları ve kenar kısımlarında su kanallarının kalıntıları mevcuttur.