7 Ağustos 2012 Salı

Diyadin Kalesi

İlçe merkezinin güneyine düşer. Evliya Çelebi’ye göre Diyadin kalesi Azerbaycan hükümdarı Ziyaeddin ((Sultan Hasan oğlu-Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu) tarafından yapılmıştır. Aslında kalenin yapılış tarzı, kullanılan malzeme ve işçiliği yönünden Urartu eserlerine çok benzemektedir. Bir sınır kalesi olan Diyadin kalesini Ziyaeddin yeniden onartmış, eklemeler yapmış, mevcut kale içerisinde bir barınak ve hatta yaptırmıştır.

Seyyah Evliya Çelebi burayı gezdiği yıllarda Diyadin kalesinin 600 toprak örtülü evi, bir hanı, bir hamamı, 40-50 dükkânı varmış. Fakat günümüzde bahsedilen bu yapılara rastlanmamaktadır. Ancak kalenin az bir kalıntısı ve kaleden Murat nehrine inen bir suyolu mevcuttur.

Tokluca Kalesi

Diyadin ilçesine 19 km mesafede bulunan Tokluca Köyü’nün hemen arkasındaki tepe üzerinde bulunmaktadır.

Avnik Kalesi

Avnik Kalesi, Diyadin’e 29 km mesafedeki Aladağ’ın yüksek bir tepe noktasında yer alan “Ali Hido” adlı ile anılan “Yankaya” Mezrasında bulunmaktadır.

Kuje (Miraşe) Kalesi

Avnik Kalesi’nin yakın bir yerinde bulunan “Kuje Kalesi”de; Aladağ’ın yüksek noktalarında “Yankaya” mezrası sınırları içinde yer almaktadır.

Kudret Köprüsü

Köprü çermiğinin hemen yanı başındadır. Çermiğin adı da buradan gelmektedir. Murat nehri üzerinde tahminen 40 metre yüksekliğinde 30 metre eninde tabii bir köprü olarak sert kayalardan oluşmuş yıkılma tehlikesi olmayan karşı tarafa geçit veren bir köprü görünümündedir.

İshakpaşa Sarayı

İshak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Doğubayazıt’ın 7 km güneydoğusunda, Eski Doğubayazıt’ın kayalıkları üzerindedir.

Yapılan araştırmalarda sarayın banisi olan paşanın ya da paşaların kimliği konusunda tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynak, bugün yapı üzerinde bulunan bir kitabedir.

Sarayın yapımında kullanılan taşların Ağrı merkez ilçesine bağlı Ağadeve Köyü’nde ki ocaklardan çıkarıldıkları ve yaklaşık 110 km. uzaklıktaki Bayazıt’a görülünceye kadar kaybolmaları ve uygun yerlere yerleştirilmeleri için numaralandıkları da kaynaklarda yer almaktadır. Yine bazı kaynaklarda sarayın mimarlıklarının “Ahıskalı” oldukları belirtiliyorsa da bunların kimlikleri ve sarayları konusunda fazla bilgiye sahip değiliz. Ancak, sarayın çeşitli bölümlerindeki taşlar üzerinde, burada çalışan ustaların çok sayıda sembol ve işaretlerine rastlanmaktadır.

Eski Bayazıt Camii (Selim Camii)

Doğubayazıt, 1514 Çaldıran Savaşı’ndan sonra I. Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılmış, Doğubayazıt Kalesinin hemen yanında, merkezi kubbeli ve tek minareli Selim Camii de o dönemde yapılmıştır. Caminin yer aldığı yamaç düzeltildikten sonra, duvar örülmek suretiyle düz bir teras oluşturulmuş ve üzerinde bu camii inşa edilmiştir. Kesme taştan yapılan bu camii, 15 – 20 m.x 15 -20 m. boyutlarında, kara planlı ve tek kubbelidir. Sonradan yıkılan beş gözlü son cemaat yeri ile bir minaresi vardı. Yapıda kahverengi tuğla kırmızısı, sarı ve beyaz renkte taşlar karışık bir biçimde kullanılmıştır.

Tarihi caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri, mihrabiyeleri, duvar payeleri, kubbeye geçiş sistemleri, duvarlardaki kemerler, pencereler ve minarenin yapımında bir sadelik göze çarpar. Bayazıt Camii kubbesinin çökme tehlikesi ile karşı karşıya olmasından dolayı, camii şuanda ziyaret ve ibadete kapalıdır.

Bayazıt Kalesi (Doğubayazıt Kalesi)

Doğubayazıt şehrinin 7 km. güneydoğusunda Belleburç denilen bir konumda, sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan ve günümüzde harabe bir durumda bulunan kalenin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kaledeki Urartu Kaya Mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar, buranın antik bir yerleşme olduğu izlenimini vermektedir. Bayazıt şehrinin coğrafi konumu nedeniyle, kale tarih boyunca önemli görevler üstlenmiştir.

Keşiş Bahçesi

Eski Doğubayazıt’ın hemen altında adeta bir vaha görünümünde, yemyeşil büyük bir bahçedir. 16. Yüzyılda ortaya çıktığı sanılan ve asırlarca Anadolu’da dilden dile anlatılan, “Kerem ile Aslı” hikâyesinin bu bahçede geçtiği söylenir. Kerem, Ağrı Dağı’nı aşarak buraya gelir ve Aslı ile burada buluşur. Hikâye ayrı dinlerden oldukları için evlenemeyen iki gencin acı sonla biten aşklarını anlatır. Günümüzde Keşiş Bahçesi açık hava kafeteryası olarak hizmet vermektedir.

Ahmed-İ Hani Türbesi

Ahmed-i Hani, Hicri 1061 (M.S. 1651) tarihinde doğmuştur. Babası İlyas, dedesi Eyaz, büyük dedesi Rüstem’dir. Babası oğluna Ahmed adını verdi. Hani onun soyadı gibidir. Hani, biri yerleşim alanı bağımlılığı, diğeri de mensup olduğu aşirettir. Hani aşiretine mensup olan Ahmed’in şöhreti oluşunca, Hani soyadıyla anıldı. Doğum tarihini ve ömrünce yazıp emek verdiğini bildiren Hani’nin, doğum yerini bilerek belirtmediği düşünülmektedir.

Kendi kalemiyle doğum tarihi Hicri 1061 (Miladi 1651)’dir. Mem û Zîn’in bitişinin 1695, yaşının 44 olduğunu ve yazı alanına 14 yaşında başlayıp 30 yıl uğraştığını detaylarıyla anlatıyor.

Havaran Kalesi

Hamur ilçe merkezindeki kaledir. Doğudan Murat nehrine karışan Hamur çayı ile bunun geçtiği derince dereye açılan güneydeki Kurudere arasında bulunan ve doğudan batıya doğru uzanan yarımada gibi sarp bir kayalık üzerinde kurulmuştur. Kasabanın batı bitişiğinde, dereden yaklaşık 100 m. yüksektedir. Giriş kapısı güney doğu yönündedir. Kalenin uç kısmı, çevre araziye hafif bir meyille bağlandığından, burası derince kazılmış, bir hendek oluşturulmuştur.

Şoşik Kalesi

Hamurun Şoşik (Karlıca) köyünde yalçın kayalar üzerine yapılmış kaledir. Köy ilçe merkezine 34 km. uzaklıktadır.

Kaleyi yapan ve yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak Akkoyunlulardan kaldığı sanılmaktadır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Şoşik Kalesi Sultan Hasan oğlu Ziyaüddinin yapısıdır. Yalçın bir kayanın tepesinde dört köşe kaledir, şeklinde tanımlayıp Diyadin Kalesi gibi burayı da Uzun Hasanın oğlu Ziyaüddinin yaptırdığını belirtiyorsa da, Uzun Hasanın bu adda bir oğlu yoktur.

Kalenin ortasında geniş bir alan vardır. Yanlardaki odalardan iki büyüğü ayaktadır. Yıkılmayan bölümlerden biriside hamamdır. Kaleden aşağıya inen merdiven ve gizli yollar vardır. Kalenin yapısı ve kullanılan taşlar klasik kale mimarisinden farklıdır.

Aşağılardan kaleye çıkmak için blok taşlardan merdiven yapılmıştır. Kale dibinde, sert kayalara oyularak yapılmış Kör Kuyu ve Zindan da Şoşik Kalesinin bölümlerindendir. Kalenin doğusunda büyük bir su kulesi ile güney batı ve kuzey doğusunda büyük bir su kulesi ile güney batı ve kuzey yönlerinde iki kule kalıntısı vardır. Kalenin alt tarafında ayrı ve özel olarak yapılmış bir ibadethane bulunmaktadır.

Şoşik Kalesinin 2 km. doğusunda ikinci bir kale daha vardır ki, kale beyinin burayı kızı için yaptırdığı söylenmektedir. Dik bir tepe üzerindeki bu kale kalıntısına halk, Kız kalesi adını vermektedir.

Şoşik Kalesi, Ağrıdaki kalelerin içinde mimarı tarzı çok farklı olan bir yapıdır. Yapıda kullanılan taşlar da değişiktir. Bu taşlar, yörede bulunmayan elips şeklinde bir çeşit özel taşlardır. Kalenin köşeleri ve güney cephesinde üç yeri 2 metre kadar dışarıya çıkıntılı olarak yapılmıştır.
Filyos
Filyos Ören Yeri

Çaycuma ilçesine bağlı Filyos beldesi, antik dönemin önemli yerleşim birimlerinden biri olup, birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanları üzerinde kurulu bulunmaktadır. Romalılar tarafından yapıldığı düşünülen kale ve anfi tiyatrosu vardır.
Filyos'ta Saklı Tarih

Efsaneye göre kent, M.Ö.7.yüzyılda kurulmuştur. Tarihi boyunca değişik isimlerle (Tios, Tieion, Tianon, Tium) anılmıştır. Kentin kurulduğu dönemde bu bölgede Kaukan adında bir yerli yaşamakta idi.

Tarihi boyunca siyasi güç oluşturamayan ve Ereğli ile Amasra'nın gölgesinde kalan kent, Roma döneminde M.Ö.70 yılında yakıldı ve yağma edildi. Daha sonra yeniden inşa edildi ve bir ticaret ve balıkçı kenti olarak yaşamını devam ettirdi. Kent, Bizans döneminde M.S.5.yüzyılda önemli bir dini merkez oldu. Selçuk ve Osmanlı dönemlerinde ise (14.15.yüzyıl) giderek önemini yitirdi ve küçük bir balıkçı köyüne dönüştü. Bugün Filyos beldesinin bulunduğu alanda eski kentten toprak üstü kalıntı olarak Roma, Bizans ve orta çağ dönemlerine tarihlenen kale, sahil surları, su kemeri, tonozlu galeri, tiyatro, savunma kulesi ve çeşitli mezarlar görülebilmektedir.

Kale Tepesi


İlk yerleşim yeri, kentin kuzeyindeki kale tepesi üzerindedir. Bugün burada ortaçağ kalesine ait duvarlar ile Helenistik-Roma dönemlerine tarihlenen kule kalıntısı bulunmaktadır. Kalenin duvarları 2003 yılında yenilenmiştir.

Eski Liman


Kale Tepesinin batısında yer alan eski limana ait denizin içinde 6 metre genişliğinde ve 100 metreden fazla uzunlukta iki mendirek kalıntısı bulunmaktadır.

Sahil Suru

Eski limanın başladığı noktadan itibaren kent içine doğru uzanan sahil suru bulunmaktadır. Çeşitli dönemlerde tamir edilerek kullanılan surun kalınlığı 1 metre mevcut yüksekliği ise 5 metredir. Bugün surun ancak 50 metrelik bir bölümü görülebilmektedir.

Su Kemeri ve Tonozlu Galeri

Dört kemerli bir su kemeri kalıntısı ve tuğladan yapılmış tonozlu bir galeridir. Burasının büyük bir yapının ait bölümü olduğu tahmin edilmektedir.

Tiyatro


Kentin güneyindeki yamaca yaslanmış tiyatro Roma dönemine aittir. Taş oturma sıralarının bir bölümü sökülerek, geç dönemlerde yapılan inşaatlarda kullanılmıştır.

Araştırma ve Kazılar


Tios kentinin bilimsel olarak araştırma ve kazıları, 2006 yılından beri Kdz. Ereğli Müzesi ve Trakya üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından yürütülmektedir. 2006 yılında yapılan çalışmalarda eski kentin toprak üstü kalıntıları tespit edildi. Envarterleri ve çizimleri yapıldı. Fotoğrafları çekildi, kent planı çıkarılmaya başlandı. Toprak altında bulunan yapılar ise jeo elektrik ve radar ölçümleri ile tespit edildi. Bu alanlarda araştırma çukurları (sondaj) açıldı. Yapılan çalışmalarda, kale içinde; Helenistik Devir'e (M.Ö.4.yy) ait yapılar ve çanak çömlek çeşidinin bol olması, yapılan ticaretin zenginliğini göstermektedir. Sahil surunun güneyindeki tarlalarda yapılan radar ölçümlerinde eski kentin yapıları tespit edildi.

Buradaki sondajlarda, Helenistik Devir'e tarihlenen sur duvarları, Roma-Bizans dönemine ait yapı kalıntıları, Roma dönemi sikkeleri ve çanak-çömlek parçaları ortaya çıkarıldı. Su kemerinin hemen yakınında ise; anıtsal bir meydan çeşmesi olması muhtemel bir yapı bulundu. Tiyatroda yapılan temizlik çalışmalarında; mermer iki heykel parçasına rastlandı. İki yazıt-bilimci tarafından, bugüne kadar yörede bulunmuş ve Ereğli müzesinde mevcut tüm Helence ve Latince yazıtlar arşivlendi. Yazıtların değerlendirilmelerine başlandı. Tios kentinin araştırılması ve kazılması, Karadeniz tarihi ve arkeolojisi için büyük önem taşmaktadır. Çünkü Türkiye'nin Karadeniz kıyılarında kazılan ilk ve tek antik kenttir.

Buradan elde edilecek bilgi ve belgeler büyük önem taşımaktadır. Toprağın hemen altında yolları, meydanı, hamamı, dini yapıları, evleri depoları, dükkânları ve mezarlarıyla büyük bir kent ortaya çıkarılacaktır.

Ereğli Kalesi

Kdz. Ereğli'nin kent surlarının çevrelediği tepede bulunmaktadır. Bizans Dönemi'nde XIII. Yüzyıl başlarında yapıldığı sanılan kalede iç ve dış avlu, kule, mühimmat ve erzak deposu, sarnıç ve odalar bulunmaktadır. Kale ve çevre duvarları oldukça harap bir durumdadır. Kale kapısındaki ve iç avludaki derin çatlakların bir depremin sonucu oluştuğu sanılmaktadır. Duvarlarda, kuleler de tuğla ve harç dolayısıyla birlikte gri taşı kullanılmıştır.

Sur Kalıntıları


Helenistik döneme ait olan sur parçalarında çok sert, gri, renkli kireçtaşından iri ve kalın blok taşları kullanılmış ve bunlar birbirlerine başarılı bir şekilde bağlamıştır. Bu taş bloklar yan yana ve harçsız yerleştirilerek, aradaki küçük taş blokların yatay hatlarıyla desteklenmiştir. Büyük boyutlu kare taşların kullanıldığı Roma Dönemi sur kalıntıları ise daha çok kıyı kesiminde yer almaktadır. Bu döneme ait sur işçiliğinde yaklaşık 1 m x 1 m boyutlu kare taş bloklar kullanılmıştır. Birbirine kalın bir harç tabakasıyla bağlanan ve kesme taşlardan oluşan kimi surlardaki tuğla örme işçiliği Bizans Dönemi ürünüdür. Kentin büyük bir bölümünü kaplayan bu surlarda Bizans yapı tekniği egemendir. Bizanslılarca yapılan bu surları Cenevizliler onararak kullanmışlardır.

Filyos Kalesi

Filyos'ta bulunan ve Romalılar tarafından yapıldığı düşünülen kale, kentin denize hakim bir noktası olan bir burun üzerinde kurulmuştur. Güçlü ve heybetli bir görünüm kazandırmak düşüncesiyle yapımında iri taşlar kullanılmıştır. Kale uzunca bir süre harabe durumda kaldıktan sonra, 2000 yılında Kültür Bakanlığı tarafından onarım çalışmalarına başlanmıştır.

Herakles (Herkül) Sarayı

Kdz. Ereğli Ankara Mahallesi'nde bulunan ve iki cephedeki duvar kalıntıları dışında tümüyle yıkık bir durumda bulunan bu antik döneme ait yapı kalıntısı, iri kesme taş bloklarla ve özenli bir işçilikle inşa edilmiştir.
yalova
AÇIK HAVA MÜZESİ

Yaşar Okuyan Bulvarı Sanat Sokağı köşesinde, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 18.03.2002 tarih ve 003448 sayılı onayları ile Açık Hava Müzesi kurulmuştur. 6000 yıllık geçmişe sahip olan İlimizin çeşitli yerlerinde çıkan ve değişik yerlerde muhafaza edilen tarihi eserlerin toplanarak sergilendiği güzel bir mekân oluşturulmuştur. 29 Ekim 2003 tarihinde açılan müzede Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemine ait eserler yer almakla birlikte Yalova’nın çeşitli bölgelerinde bulunan eserlere ait maketler de yer almaktadır. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından kurulan Açık Hava Müzesi; Bursa Müzesi Uzman elemanları tarafından dizayn edilmiş olup, 2005 yılsonu itibariyle, İlimizde çeşitli tarihlerde çıkarılan 46 adet mevcut tarihi eserlerin döküm bilgileri hazırlanmıştır.

Yalova Belediyesi personeline zimmetle teslim edilen eserler 24 saat koruma altında olup, mesai saatleri içerisinde ziyaret etmek mümkündür.

TERMAL ATATÜRK KÖŞKÜ
Termal Atatürk Köşkü 1929 Yılında 38 günde yaptırılmıştır. Mimarı Prof.S.Hakkı Eldem’dir. Köşk’te ilk yabancı devlet adamı olarak İran Şahı ağırlanmıştır. Köşk tamamen ahşaptan yapılmış olup, iki katlıdır. Üç şeref salonu ve onbir odası vardır. Dönemin kullanılan eşyası ile birlikte korunan Köşk müze olarak halka açıktır. Çok partili sisteme geçiş, Yerli Malı Haftası, Türk Tarih ve Dil Kurumlarının kurulması, Kuran’ı-Kerim’in Türkçeleştirilmesi çalışmaları gibi zamanın birçok önemli kararları burada alınmıştır. Köşk’te bulunan bazı eşyalar ve özellikleri; Kurşunlu banyo ve kadınlar tablosu (Nurettin Niyazi 1930) Bir dağ yamacı ve bazı hayvanları temsil eden bir resim (Ayvazoski–1875). Halılar: İran, Hereke. Vazolar: Yıldız porselen, Fransa, Japon ve Çin, ayrıca bir tanesi Mısır yapımın Hiyeroğlif yazılarla süslü pirinç ve abanoz ağacından yapılmış. Karyolalar: Pirinç yatak odası takımı, Fransız lake sandalyeler ceylan derisi ile kaplanmıştır. Radyo: Alman (RCA) marka. Piyano: Wilheelm Spaethe (Gera) Anneannesinden kalan kanaviçeli seccade. Masa: iki tarafı da eşit yapılmış, her iki tarafa kullanılıyor, İngiliz yapımı demir aksamları, yaldız altından kaplama. Dosya Dolabı: Kaplama, gül ağacı, demir aksamları yaldız altın. İran Şahı’nın hediyesi saat, şamdan altın, yaldız kaplama.

Termal Atatürk Köşkü; Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 15.5.1983 tarih ve 14971 sayılı kararla Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir. Termal Atatürk Köşkü, TBMM Milli Saraylara bağlı olarak hizmet vermektedir.

YÜRÜYEN KÖŞK

Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, Köşkün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış binanın duvarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir: “AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK.” Görev İstanbul Belediye’sine intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Başmühendis Ali Galip Alnar yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başlar. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim, santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir.

Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Ulu Önder Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya Bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş muhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 m. Civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve Ulu Çınar Ağacıda kesilmekten kurtulur.

O günden beri köşkün adı “Yürüyen Köşk” olarak kalmıştır. Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12.07.1980 gün ve 12238 sayılı kararı ile korunması gerekli Kültür ve Tabiat Varlıkları arasında sayılmış ve tescili yapılmıştır. 2006 Yılında, Yalova Belediyesi tarafından restorasyonu yapılarak ziyaretçilere açılmıştır.

HERSEKZADE AHMET PAŞA CAMİ

Yalova İli, Altınova İlçesi, Hersek Köyü’nde bulunan, 15. y.y. Osmanlı dönemi eserlerinden Hersekzade Ahmet Paşa Camii’nin mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olup, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 18.03.1999 tarih ve 451 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.

1458 Yılında doğan ve doğduğu Bosna-Hersek’ten getirilerek saraylarda yetiştirilen devrinin ünlü sadrazamlarından Hersekzade Ahmet Paşa tarafından XVII. Yüzyılda, kendi adıyla anılan beldede yaptırılmıştır. İzmit Körfezi’nin en dar yerinde olması nedeniyle Herzekzade Ahmet Paşa, Hersek’e küçük bir liman, 700 ev, çift kubbeli büyük bir camii, 2 han, 1 imaret, 1 mescit 1 medrese ve 1 tekke yaptırmak suretiyle bu beldeyi ihya etmiştir. Ne yazık ki camiin kubbeleri dâhil diğer bölümlerinin bazı kısımları depremde yıkılmıştır.

Hersekzade Ahmet Paşa Camii mimarisinde kesme taş örmeciliği ağırlık kazanmaktadır. Camii’nin restorasyonu için gerekli çalışmalarda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından başlatılmıştır.

RÜSTEM PAŞA CAMİİ


Yalova merkezde bulunan Rüstem Paşa Camii Osmanlı dönemi mimari yapılardandır. Mimar Sinan tarafından yapıldığı bilinen Rüstempaşa Camii; Osmanlı Paşası Rüstem Paşa tarafından 17. yüzyılda yaptırılmıştır. Camii Kubbeli ve kare planlı olarak yapılmıştır. Yalova Merkez, Rüstempaşa Mahallesi, 1 pafta, 35 ada 24 parsel’de bulunan Rüstempaşa Camii; Gayrimenkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 16.9.1973 gün ve 7412 sayılı kararı ile tescil edilmiştir. Marmara depremi nedeniyle zarar gören minaresi yeniden yapılmış olup diğer bölümlerde restorasyon yapılarak ibadete açılmıştır.

HACI ALİ PAŞA CAMİ (AHMET ÇELEBİ) (Çarşı Cami)

Armutlu ilçe merkezinde bulunan Hacı Ali Paşa Cami (Ahmet Çelebi) aynı zamanda Çarşı Cami olarak ta bilinmektedir. Yapım tarihi belli değildir. Orhan Gazi döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Mülkiyeti Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ait 24 pafta 4475 parselde bulunan Camii; İstanbul II Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.11.1998 tarih ve 4967 sayılı kararı ile Korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. İbadete açık olan caminin iç ahşap dizaynı ve dış ahşap saçakları, ince bir ahşap işçilik örneğini sergilemektedir.

Köprüler

TAŞKÖPRÜ


Yalova İli, Çiftlikköy İlçesi, Taşköprü Beldesi’nin adının Taşköprü olarak anılmasına sebep olan ve halen kullanılan tarihi köprüdür. Köyün kuzeyinde akan bir derenin üzerine yarım daireler şeklinde biçimlendirilen ayaklar üzerine oturtulmuş ve kesme taşlarla yapılmıştır. Köprünün kesin tarihi bilinmemekle beraber yaklaşık 400 yıllık olduğu rivayet olunmaktadır. Köprünün, tarihi değer taşıması nedeniyle; İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 2.3.1993 tarih ve 3026 sayılı karar ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.

Kaleler
ÇOBAN KALE

Çoban Kale, Yalova ili Altınova İlçesi’nde, Hersek’ten güneye doğru uzanan vadi içindeki tarihi İpek Yolu üzerindedir. Hersek’ten yaklaşık 7 km., Soğuksu (Ayazma) Köyü’nden 2 km. güneydedir. Kale, 150 rakımlı bir tepenin zirvesinde, 150x120 metre ebadında bir alanı işgal eder. Bir görüşe göre, belirlenemeyen bir tarihte Cenevizliler tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir.

ELMALIK KALESİ

Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı belirlenememiş olan Elmalık Kalesi, köyün 500 metre kadar güneyinde, 270 rakımlı Bahçe Tepe üzerinde, her 2 tarafından geçen yolu kontrol edebilen hâkim bir noktadadır. Kuzey Güney uzunluğu yaklaşık 80 metre, Doğu-Batı uzunluğu yaklaşık 40 metredir. Güney yönünden çıkılması kolay, diğer yönlerden çıkılması zordur. Özellikle kuzey ve doğu yönü çok sarptır. Kale içinde su sarnıcı, tünel, ambar gibi yapılanmalar bulunmadığından buranın savunma amaçlı yapılmadığı düşünülmektedir. Kale, etrafından geçen iki yola da hâkim olduğu için kontrol ve güvenlik amaçlı yapıldığı düşünülmektedir. Kurtuluş Savaşı’na kadar sağlam durumda bulunan kale bugün tümüyle harap olmuştur. Yalnızca güneydeki kapının bir bölümü ile batı tarafında yer alan burçlardan birkaçının izlerini görebilmek mümkün olmaktadır.

Kale köyden fark edilememekte, ancak kaleden Marmara denizi rahatlıkla görülebilmekte, sahilin kontrolü mümkün olabilmektedir. Eski köylülerin ifadesiyle kale adeta Karakilise (Çiftlikköy’de bulunan)’ye bakar durumdadır.

Batısındaki ve güneyindeki tepeler daha yüksektir. Doğusunda bir vadi yer almaktadır. Batıdaki eğim daha hafiftir. Ayakta kalan burçlardan en iyi durumda olanın dışta örgü sistemi görülebilmektedir. Burada taşlar düzgün olmamakla birlikte yerden belli bir kesime kadar iki sıra tuğla, bir sıra taş şeklinde örülmüştür. Daha üst kısımlarda normal taş örgü devam etmektedir.
11. ve 12. yüzyıllarda önemli olduğu tahmin edilen Elmalık Kalesi, Pylai sahil kentinin kalesi durumunda olup, sahildeki yerleşimin tehlike anında sığındığı yer olduğu düşünülmektedir.R
tunceli
Mahsume (Besime) Hatun Türbesi

Halk arasında Besime olarak bilinen Mahsume adında bir kadına ait olduğu sanılan türbenin yapım tarihini veren herhangi bir kitabe olmadığı gibi, kaynaklarda yapıyla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Çevrede bulunan diğer türbelerle plan ve malzeme yönünden benzerlik gösteren yapının XV. Yüzyıl sonu ile XVI. Yüzyıl başlarında yapılmış olduğunu söylemek mümkün olmakla birlikte kesin bir tarih verilememektedir. Bugün harap durumda bulunan bu yapının izlerinden sekizgen bir plana sahip olduğu anlaşılmaktadır.


Çelebi Ağa Camii

Pertek ilçesinin güneyinde, Murat Irmağının kıyısında yer alan cami giriş kapısının üzerinde yer alan kitabeye göre Koca Hacılı Ali oğlu Çelebi Bey tarafından 1569’da yaptırılmıştır. Kesme ve moloz taştan yapılan cami, üç kubbeli son cemaat yeri ve tek kubbeli ana mekândan oluşmaktadır. Ana mekânın batısında yer alan beşik tonozlu mekânın duvarında eyvanlı çeşme ve minare vardır. Çeşme, minare ve son cemaat yeri duvarları, iki renkli kesme taştan yapılmıştır.

Çelebi Ağa Camii, bu bölgenin Keban Baraj Gölü suları altında kalmasıyla, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Restorasyon Bölümü tarafından taşları numaralandırılmak suretiyle Pertek ilçesinin Soğukpınar Mahallesine bugün bulunduğu yere taşınmış ve burada yeniden monte edilerek kullanıma açılmıştır.

Sağman Camii

Pertek ilçe merkezinin kuzeyinde, Pertek’e 20 km. uzaklıkta bulunan Sağman Köyündeki camiyi,1555’te Keyhüsrev Bey’in oğlu Salih Bey’in yaptırdığı sanılmaktadır. Renkli taşlardan yapılmış taç kapıdan dörtgen planlı ve kubbeli ana mekâna girilir. Sekizgen kasnağa oturan kubbenin üstü taştandır. Minareye cami dışından çıkılmaktadır. Yanındaki altıgen planlı türbe, renkli taşlardan kuşaklarla bezelidir. Yakın zamanda restore edilen Sağman Camii giriş cephesindeki mermer ve somaki taştan yapılmış sütunlar bugün yerinde mevcut değildir. Giriş kapısındaki oyma işçiliği, çok özenli ve dikkat çekicidir. Camiye bitişik tek parça mermerden yapılmış ve üzerinde otuzdan fazla çeşme olan bir sebil bulunmaktadır.

Ferruh-Şad Bey Türbesi

Ulukale Köyü yakınında tarlalar arasındadır. Kesme, moloz taş ve tuğladan yapılan türbe, kubbe kaplaması dışında oldukça sağlamdır. Kapısındaki yazıttan 1551’de yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapı altta mumyalık, üstte mescit bölümüyle Selçuklu türbe geleneğini taşımaktadır. Sivri kemer içindeki girişin karşısında mihrap yer alır. Çevresinde bazı tarihi eser kalıntıları ve mezar taşları bulunmaktadır

Sungurbey Camii

Pertek ilçesinin güneyinde, Murat Irmağının kıyısında Türkmen Beylerinden Pir Hüseyin oğlu, Rüstem Oğlu Sungurbey tarafından 1577 yılında yaptırılmıştır. Üç kubbeli son cemaat yeri ve tek kubbeli ana mekândan oluşmaktadır. Son cemaat yeri ile minare, iki renkli taştandır. Taç kapı ve mihrabın taş işçiliği çok özenlidir. Pencereler, sütunlara oturmuş sivri kemerlerle çevrelenmiştir. Cami, çok kuvvetli süsleme tekniği ile Türk mimari tarzı tezyini sanatının ender yapılarından biridir.

Sungurbey Camii, bu bölgenin Keban Baraj Gölü suları altında kalmasıyla, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Restorasyon Bölümü tarafından taşları numaralandırılmak suretiyle Pertek ilçe merkezine taşınmış ve bugün bulunduğu yerde yeniden monte edilerek ibadete açılmıştır.

Elti Hatun Türbesi

Mazgirt ilçe merkezinde yer alan sekizgen biçimli türbe, 13. yüzyıl eseri bir kümbettir. Elti Hatun adına yapılan türbenin içinde ikisi büyük, biri küçük olmak üzere üç tane mezar bulunmaktadır.

Elti Hatun Camii

Mazgirt ilçe merkezinde bulunan caminin yazıtından 1252 yılında Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi Elti Hatun adına yapıldığı anlaşılmaktadır. Güneydeki altıgen mihrap çıkıntısı ile son cemaat yerinin kuzeyindeki çeşme, yapıya devinim kazandırır. Derin bir niş biçimindeki çeşme çıkıntısı, beş sıralı mukarnaslarla bezelidir. Mahfil kapısı ise mukarnaslar dışında yalındır. Ana mekândan daha yüksek olan son cemaat yerinin en önemli bölümü, doğudaki iç içe iki niş biçimindeki taç kapısıdır. Tonoz örtülü son cemaat yerinden taç kapıyla yine tonoz örtülü üç bölümlü ana mekâna girilir. Yapıdaki pencereler oldukça düzensizdir.


Çoban Baba Türbesi

Türbenin yapım tarihini veren herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. XV. Yüzyıla ait olduğu sanılan bu türbenin, halk arasında anlatılan bir efsaneye göre, Moğollar tarafından Anadolu işgal edilince Hacı Bektaş-ı Veli tarafından buraya gönderilmiş, halkı irşat ederek buradan göç etmelerini engellemiş bir zat olan Çoban Baba’ya ait olduğu sanılmaktadır.

Uzun Hasan Türbesi

İlçenin girişinde, Tekya Mevkiinde, blok bir kaya üzerine inşa edilmiş, sekizgen planlı bir yapıdır. İki katlı kesme taştan yapılan türbe içten ve dıştan piramit çatı ile örtülmüştür. Halk arasında Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’a ait olduğu sanılmakla beraber türbenin kitabesinde yazılan bilgilere göre aslında türbenin 1572 yılında Behlülbey oğlu Şah Bey ve iki oğlu için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim döneminde Çemişgezek Beylerinden olan zatın vücudunun kemiklerinin uzun olmasından ötürü halk arasında Uzun Hasan adıyla anılmasına neden olmuştur. Türbe iki katlı olup alt katta cenazelik vardır. Selçuklu mimari tarzını yansıtan seçkin bir yapıdır.

Ulu Kale Camii

Çemişgezek Ulukale Köyünde bulunan cami evler arasına sıkışmış moloz taştan bir yapıdır. 1793’te yapılan camiye sonradan eklenmiş son cemaat yerinden girilmektedir. Giriş kapısı orta eksen üzerinden olmayıp yana kaydırılmıştır. Ana mekân ayaklarla, enine dört nef’e bölünmüştür. Düz dam örtülü yapının içi de, dışı da yalındır.

Süleymaniye Camii


İlçedeki tarihi eserler arasında en büyük yapı olan caminin mimari özellikleri Selçuklu tarzını yansıtmaktadır. Yörede XIV-XV. Yüzyıldan itibaren Türkmen Beylerinin etkinliğinin arttığı, özellikle Çaldıran Savaşından (1514) sonra Yavuz Sultan Selim tarafından, Pir Hüseyin Bey’e verilen Çemişgezek’te yapılaşmanın çoğaldığı bir dönemde ve muhtemelen XV-XVI yüzyıllarda bu caminin inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Caminin kapısı aslını koruyarak günümüze kadar kalmıştır. Caminin tek şerefeli ve oldukça geniş çaplı olan minaresi tek parça tuğladan inşa edilmiş olup, oldukça dikkat çekmektedir.

Yelmaniye Camii

Çemişgezek ilçe merkezinde bulunan caminin Timur döneminde Tacüddin Yelman adında bir Türkmen Beyi tarafından 14. yüzyıl başında yaptırıldığı sanılmaktadır. Devamlı onarım ve değişiklik yapıldığı anlaşılan yapının çevresinde bazı ek yapıların izleri bulunmaktadır. Güney kısmında uzanan temel kalıntıları caminin bir yapılar topluluğu içinde kaldığını göstermektedir. Eğimli bir alanda kesme taştan yapılan caminin batı cephesindeki eyvan biçimindeki taç kapısı, özgünlüğünü koruyabilmiş tek bölümdür. Özenli taş işçiliği ve boyutlarıyla anıtsal bir görünümü olan giriş, geometrik bezemeli kuşaklarla çevrilidir. Giriş kapısının iki yanındaki sekizgen, geometrik bezekli sütunlar, kapının açılmasıyla, kendi ekseni etrafında dönmektedirler. Cami tek kubbeli olup minaresi yoktur. Mihrabın etrafı yeşil çinilerle süslüdür. Çini ile taşın bir arada kullanıldığı göz alıcı mihrabın yanındaki minber yalındır. Yelmaniye Camisi, Selçuklu ve Osmanlı mimari tarzları arasında bir geçiş yapısı niteliğindedir.

Mazgirt Kalesi

Mazgirt ilçe merkezinin kuzeyinde, ilçeye hâkim bir tepe üzerinde kurulmuştur. Büyük ölçüde yıkılmış olan kale surlarının büyük bir kısmı hala ayaktadır. Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kaleye bir mağara yoluyla gidilmekte olup mağaranın önünde kırk basamaklı bir merdiven vardır. Kalenin en yüksek yerinde bir köşk ve yel değirmeni olduğu sanılan kalıntılar bulunmaktadır

Çemişgezek Kalesi


Çemişgezek ilçe merkezinin batısında Tahar Çayı kenarında bir tepe üzerinde yapılan kalenin bir duvarından küçük bir kısım günümüze kadar kalmıştır. Kesme ve moloz taştan yapılan kalenin ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir.

Kale Köyü Kalesi

Mazgirt ilçe merkezinin doğusunda, ilçeye 20 Km. uzaklıkta olan Kale Köyünde bir tepe üzerine kurulmuştur. Kaleye büyük bir bölümü aşınmış merdivenlerle çıkılmaktadır. Kalenin giriş kapısının yanında bulunan çivi yazılarının büyük kısmı halen durmaktadır. Kalenin giriş kapısı ve iç bölümleri kayalar oyularak inşa edilmiştir. Kalenin içinde büyük bir sarnıç vardır. Kalenin üzerinde bulunduğu kayanın tabanına doğru, büyük bölümü taş ve toprakla dolmuş 30-40 metre uzunluğunda bir dehliz mevcuttur.


Bağın Kalesi

Mazgirt ilçe merkezinin doğusunda il sınırının bitişiğinde yer alan Dedebağ Köyünde bulunan Bağın Kalesi, Peri Suyunun kenarında bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Giriş kapısı Peri Suyuna bakan yamaçta olan kalenin surları büyük ölçüde yıkılmıştır.

Pertek Kalesi


Pertek ilçesinin güneyinde, Murat Irmağının kıyısındaki bir tepenin üzerinde inşa edilen Pertek Kalesi, bu bölgenin Keban Baraj Gölü suları altında kalması nedeniyle bugün bir ada görünümünde kalmıştır. Osmanlılar zamanında onarım gören kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İç içi iki surdan oluşan kalede, surlar arasında yapı kalıntıları bulunmaktadır. Kalenin güney cephesindeki yontma taşların arasına kondurulmuş kırmızı sert tuğlalar ve serpiştirilmiş mavi çiniler vardır.
Pervane Hamamı

Kitabesi kayıp olan bu büyük hamam, Tokat kent merkezindeki 13. yüzyıl Selçuklu yapılarındandır. Pervane Darüşşifası’nı yaptıran Muineddin Pervane tarafından 1277 yılında yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. Hamam, bugünkü toprak seviyesinin birkaç metre altında kalmış olduğundan batı yönünden bakıldığında cephe duvarları basık durumdadır.
Kadın ve erkek kısımlarını ayıran mimar, hamamı simetrik olarak planlamıştır. Kesme taşlardan yapılmıştır. 1951 yılında Belediye tarafından yaptırılan restorasyonda orijinal özelliklerini yitirmiştir. 

Sultan Hamamı

Kent merkezindeki kitabesi olmayan bu hamamın yapılış tarihi bilinmemektedir. Ancak bazı malzemeleri mimari üslup bakımından Pervane Hamamına benzemektedir.

Paşa Hamamı

İvaz Paşa Mahallesi’nde, Paşa Han’ın hemen üzerindeki dört yol ağzındadır. II. Murat zamanında Yörgüç Paşa tarafından 1437 yılında yaptırılmıştır. Moloz taşlarla yapılmış hamam, 1948 yılında restore edilmiş olup günümüzde de işletilmektedir.

Ali Paşa Hamamı

1572 yılında Ali Paşa tarafından yaptırılan hamam Ali Paşa Camii’nin vakfiyelerindendir. Kadın ve erkek kısımları ayrı olan simetrik yapının, soyunma yeri kare, yıkanma yeri haç planlıdır. Karşılıklı dört eyvanı kubbeli ve beşik tonozlu olan yıkanma yerinin köşe halvetleri basık ve kubbelidir. Kesme taştan yapılmış olan mekân üzerinde sekizgen kasnak üzerine oturtulan büyük kubbeleri 1966 yılında kurşunla kaplanmıştır.

Çay Hamamı

Tek kubbeli, tek bölümlü olan hamam uzun yıllar depo olarak kullanılmıştır. Belediye tarafından 1956 yılında onarılmış olup, halen işletilmektedir.

Atatürk Evi

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün milli mücadele yılları, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşu sırasında ilimizi teşriflerinde kalmış olduğu, 971,91 m² arsa ve 2 katlı ev Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2001 yılında kamulaştırılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığınca Atatürk evi Rölöve Restorasyon inşaatı tamamlanmış olup, teşhir ve tanzim işleri devam etmektedir.

Hanlar, Kervansaraylar ve Medreseler

Sulu Han

Tokat kent merkezinde Sulu Sokakta, Bedesten yanında yer alan hanın kitabesi olmadığından yapılış tarihi bilinmemektedir. 1930 yılına kadar cezaevi olarak kullanılan han 1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş olup, halen Belediye tarafından aşevi olarak kullanılmaktadır. Kuzey – güney yönünde dikdörtgen planlı ve iki katlı olan hanın orijinal özellikleri restorasyonu esnasında bozulmuştur.

Paşa Han

Tokat kent merkezinde, İvaz Paşa Mahallesi’nde, Sulu Sokak’ın sonundadır. 1. Sultan Mahmut zamanında Mehmet Paşa tarafından 1752 yılında yaptırılmıştır. Paşa Hanın kesme taştan yapılmış güzel bir portalı ve çevresi sağır duvarlarla kapalı bir avlusu vardır. Avlu içinde bugün hiç bir yapı izi kalmamıştır. Güney yönündeki orijinal servis kapısı yerinde korunmakta olup, portalın orijinal kapısı sökülmüştür. Portalin üst kısmının sağ ve solunda, zincirle ağaçlara bağlanmış iki hayvan rölyefi dikkat çekmektedir.

Taşhan

Tokat kent merkezinde, Gaziosmanpaşa Caddesi üzerindedir. "Voyvoda Han" da denilen yapı 1631 yılında yaptırılmış büyük bir Osmanlı anıt eseridir. Bir süre et ve sebze hali olarak kullanılan han, son yıllarda restore edilmiştir. Kuzey-güney konumunda, kesme taş ve tuğladan, dikdörtgen ve iki katlı inşa edilen hanın ortasında, büyük bir avlu yer almaktadır. 32 odası ve bir mescit mahalli bulunan hanın her iki katında, avluya bakan revaklar bulunmaktadır. Sadece doğu yönündeki blokun birinci katında revak yoktur. Kesme taştan yapılmış uzun ve güzel bir cephesi olan Taşhan'ın batı yönündeki dış duvarları sağırdır. Diğer üç yanındaki hücrelerde çeşitli meslekten ticarethaneler sıralanmıştır.

Develik Han

Takyeciler Camiinin güneyinde yer almaktadır. Kendi haline terk edilmiş olan hanın mimari planı ve yapı malzemesine göre, 15. veya 16. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. İki katlı revaklı avlusu olan han, kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır.

Bedesten ve Arasta

Sulu Sokakta, Takyeciler Camii’nin doğusundadır. Evliya Çelebi’nin "Sultan Çarşısı kadar güzel bir çarşıdır. Halep ve Bursa Çarşıları gibi gayet tertip üzere kurulmuştur" dediği bedestenleri İstanbul Kapalı Çarşı’nın bedesten bölümünü anımsatmaktadır. Tuğladan örülmüş tonozlar üzerinde on bir kubbenin yer aldığı bu Osmanlı ticaret merkezinin yapıldığı tarih belli değildir. 15. veya 16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Bedestenin güney ve kuzey yönlerinde karşılıklı birer kapısı vardır. İnce harçla örülmüş kolon ve tonozlarındaki ustalık son derece ileri düzeyde olan bedesten görülmeye değer bir mimari eserdir. Bedestenin doğu ve batı bitişiğine birer arasta ilave edilerek önemli bir yapı grubu oluşturulmuştur.

Mahperi Hatun Kervansarayı

Pazar ilçesinde bulunan kervansaray, 1238 yılında I. Alaattin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Tamamen kesme taşlardan inşa edilmiş olan yapının çevresi 16 adet takviye kulesiyle güçlendirilmiştir. Çeşitli motiflerle bezenmiş görkemli portalinden içeri girildiğinde avlunun iki yanında revaklar göze çarpmaktadır. Tek nefli olan kapalı bölümünün sade bir portali vardır.

YAĞIBASAN MEDRESELERİ

Anadolu’nun ilk medreselerinden olan Niksar ve Tokat Yağıbasan Medreseleri 12. yy. ortalarında yapılmışlardır. Kapalı avlulu olan medreseler plan bakımından da birbirine çok benzemektedir. Yalnız Tokat Yağıbasan 3 eyvanlı, Niksar örneği ise 2 eyvanlıdır. Moloztaş malzemeyle yapılmışlardır. Tokat, Sulusokak mevkiindeki medresenin 1247 tarihli onarım kitabesi Müzede olup, Nizameddin Yağıbasan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Nizameddin Yağıbasan, Danişmendlilerin Sivas kolunun 3. hükümdarıdır.

Kazanılan bir zaferin peşinden doğduğu için babası tarafından “Düşman Basan” anlamına gelen Yağıbasan ismi verilmiştir.

Bazı kaynaklarda yapılış tarihi olarak 552/1157 tarihi verilen Niksar Yağıbasan Medresesi, Niksar Kalesi üzerindedir. Bugün oldukça harap durumdadır.

LATİFOĞLU KONAĞI

Tokat’ın Gazi Osman Paşa Bulvarı üzerinde bulunan Latifoğlu Konağı planı ve süslemeleriyle 19. yy. ev mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.

Konak “L” şeklinde bir plan üzerine iki katlı olarak ve ahşap karkas arası kerpiç dolgu malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Alaturka kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Taş döşeli avluda bir havuz bulunmaktadır.

Türk evinin ana esaslarına ve kalabalık aile düzenine uygun olarak, ancak daha serbest bir plan anlayışı ile yapılan konağın odaları “L” şeklinde bir sofanın etrafında yer almaktadır.

Zemin kattaki tek kubbeli hamam, yapının dışına çıkma yapmaktadır. Kare planlı, dikdörtgen formlu taşlarla döşeli bu Türk Hamamı alttan ısıtılmaktadır. Burası küçük bir soğukluk-soyunmalık kısmına açılmaktadır. Yine bu bölümde ocaklı bir oturma odası-hamam odası bulunmaktadır.

Günlük işlerin yapıldığı, aynı zamanda mutfak olarak da kullanılan aşevi-işevi ile idare olarak kullanılan bölümde bu katta yer almaktadır.

Sofa, günümüzde danışma ve hatıra eşya satış yeri olarak düzenlenmiştir.

Üst katta; selamlık-paşa odası, harem-havuzbaşı odası, yatak odası ve bir depo odası mevcuttur. Sofada dört bölümlü bir vitrinde takılar, silahlar, porselen eşya ve elişleri teşhir edilmektedir.

Maşat Höyük

Zile ilçesi Yalınyazı köyünde yer alan Maşat Höyük ören yerinde 1973-1984 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda Tokat tarihine ışık tutabilecek çok önemli eserler ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 3000’li yıllara tarihlenen höyükte bulunan önemli eserler arasında Hitit dönemine ait bir saray kalıntısı da mevcut olup diğer buluntular Tokat Müzesi’nde sergilenmektedir.

Horoztepe

Bölgede M.Ö 3. bine ait bir mezar ortaya çıkartılmıştır. Mezar buluntuları arasındaki en önemli eser olarak kabul edilen çocuğunu emziren kadın heykelciliği günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde teşhir edilmektedir.

Sebastopolis Antik Kenti

Tokat’ın 68 km. güneybatısında yer alan antik Sebastopolis kentinin kuruluşu henüz kesin olarak bilinmemektedir. Adının anlamı “büyük azametli şehir” olan kentin, bazı kaynaklara göre M.Ö. 1. yüzyılda kurulmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Roma İmparatoru Traianus zamanında (M.S. 98-117) Kappadokia eyaletine dâhil edilen kentin adının çeşitli kaynaklarda “Herakleopolis” olarak da kaydedildiği bilinmektedir. 1987 yılında Tokat Müze Müdürlüğü’nce yapılan kurtarma ve sondaj kazıları sonucunda elde edilen verilerle, daha önce ortaya çıkmış bulunan mimari parçalar değerlendirildiğinde, kentin Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmaktadır.

Artova Yeraltı Yerleşimi

Artova ilçesine bağlı Boyunpınar köyünün 500 m. kuzeyindeki Özündürük mevkiinde ana kaya bloğuna oyularak yapılmıştır. Erken Hıristiyanlık dönemine ait bu yeraltı yerleşimi 1995 yılında Tokat Müzesi tarafından yapılan temizlik kazısı ile açılmış ve hizmete sunulmuştur. Bu yeraltı yerleşimi üç koridorlu ve üç katlı olup, salonlar, küçük odalar ve küçük bir tapınaktan oluşmaktadır.

Camiiler , Mescitler ve Türbeler

Ulu Cami

Tokat'ın en eski ve ilginç camilerinden biridir. Yapılış tarihi olarak geçen 1678, yapılış tarihi değil onarım tarihidir. Kitabesinden "Çün bu cami oldu cedit" ifadesi, caminin yenilendiğini göstermektedir. Ayrıca iç mekânlarda ve kuzey revaklarında kesme taştan yapılmış kemerli kolonları ile batı yönündeki son cemaat yerinin devşirme (Bizans) sütunları da caminin çok eski olduğunu göstermektedir. Yapı, Sultan IV. Mehmet zamanında restore edilmiş ve 1678 tarihli kitabe de o zaman takılmıştır. Tokat'ta orijinalliğini en fazla koruyan tarihi eserlerden biri olan ve 1950 yılından bu yana zaman zaman onarım gören Ulu Cami moloz ve kesme taşlardan yapılmıştır. Ahşap kirişli ve çıta süslemelerle kapatılmış mekânının üzeri dört köşe, kiremit bir çatıyla örtülüdür. Kesme taştan zarif bir minaresi olan Ulu Cami’nin güney batı köşesine bir kuş evi oyulmuştur. Kemer ve alınlıklarında Selçuklu çinilerindeki geçme Rumi motifler ve kemer içlerinde birbirine bağlı küçük panolar halinde 16 ve 17. yüzyıl İznik çini desenlerini anımsatan süslemeler yapılmıştır. Caminin ilginç özelliklerinden birisi de doğu ve batı yönlerindeki revakların, malzeme ve işçilik bakımından birbirinden ayrı olmasıdır.

Meydan Cami

Sultan II. Bayezit'in annesi Gülbahar Hatun adına yaptırdığı cami, kayıtlarda "Hatuniye Camii" olarak geçmektedir. Meydan Mahallesi’nde adını aldığı geniş bir alanda 1474 yılında yaptırılmıştır. Tokat’taki en güzel Osmanlı dönemi mimari eserlerinden birisidir. Ana mekân üzerinde tek kubbesi, tek minaresi ve altı mermer sütundan oluşan, beş kubbeli son cemaat yeri vardır. Eski tarihi kayıtlarda “caminin yapımı bittikten sonra küçük olduğu görülmüş ve iki yanına birer mescit daha inşa ettirilmiştir” denilmektedir. Ana mekân, revaklar ve minaresindeki rölyef süslemeleriyle, zarif ve uyumlu bir mimari yapıya sahiptir. Avlunun ortasında ahşaptan yapılmış orijinal olmayan bir şadırvan ve yanında Gülbahar Hatun Medresesi yer almaktadır. Meydan Camii’nin Selçuklu tarzı stalaktitlerle işlenmiş mermer portalı ve geçme ağaçtan yapılmış kapısı birer sanat şaheseridir. Ağaç kapıyı çevreleyen kemerin üzerinde kitabe yer almaktadır. Caminin duvarları, minaresi ve mescitler kireç taşından, kubbesi tuğladan örülmüştür. Mihrap ve minberi mermerden yapılmış olan caminin, iyi ışıklandırılmış bir mekânı ve kubbesinde “boya” süslemeler vardır.

Behzat Camii

Tokat'ın en karakteristik yerlerinden biri olan Behzat Çarşısı’nda Behzat Çayı yanındadır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Fakih Şirvan oğlu Hoca Behzat tarafından 1535 yılında yaptırılmıştır. Küçük ve kare biçimli olan cami binasına Sultan II. Abdülhamit zamanında, 1881 yılında vatandaşların bağışlarıyla ikinci bir kubbe daha yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış güzel bir minaresi olan caminin 1535 tarihli Osmanlı sülüsüyle yazılmış kitabesi Hoca Behzat'a ait olup bulunan diğer kitabe tamir kitabesidir. Cami yanındaki mezar Hoca Behzat'a aittir.

Ali Paşa Camii

Cumhuriyet Meydanı’nın güneyinde yükselen cami, Tokat'taki en büyük Osmanlı anıt eseridir. Sultan II. Selim zamanında Ali Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılan caminin avlusunda Ali Paşa’nın eşi ve oğlu Mustafa Bey’in türbeleri de yer almaktadır. 16. yüzyıl Osmanlı cami mimarisinin özelliklerini taşıyan caminin kare olan ana mekânı üzerinde, tek kubbesi ve tek minaresi vardır. Tamamı kesme taştan yapılan camide, ana mekânın kıble dışında kalan diğer üç duvarında karşılıklı mahfiller yer almaktadır. Bunlardan kuzey yönündekiler oda şeklindedirler. Kesme taştan kemerli olarak yapılmış mahfillerin üst kısmında kadınlara ait bölümler vardır. Kubbe kaidesinde, sekizgen kasnakta ve duvarlarda pencereleri olan caminin stalaktitli mihrap ve minberi mermerden yapılmıştır.

Takyeciler Camii

Diğer camilere göre değişik mimari üslubu olan Takyeciler Camii’nin yapıldığı tarih bilinmemektedir. Sadece güney duvarının bedestene doğru olan köşesinde 1871 tarihli bir tamir kitabesi vardır. Ancak caminin bu tarihten çok evvel yapıldığı anlaşılmaktadır. Moloz ve kesme taştan yapılmış camide ana mekân ve sütunlar üzerinde dokuz kubbe bulunmaktadır.

Garipler Camii

Pazarcık Mahallesi’nde ve Tokat’ın en eski camisidir. Danişment Gümüştekin Ahmet Gazi tarafından 1074 yılında yaptırılmıştır. Renkli çinilerle süslenen caminin orijinal olan minaresi 11. yüzyıl Türk tuğla işçiliğinin güzel örneklerinden birisi sayılmaktadır.

Niksar Ulu Camii

Niksar ilçe merkezi Ulu Cami Mahallesi’ndeki yapı, 1145 yılında Cepnizade Hasan Bey tarafından yaptırılmış bir Danişmendoğlu dönemi eseridir. Yapı dikdörtgen planlı olup, iç mekân dört sıra ayakla beş sahına ayrılmıştır. Anadolu’nun iyi durumda ayakta kalabilen ilk camilerinden biridir.

Silahtar Ömer Paşa Camii

Erbaa ilçesi, Akça kasabası merkezinde bulunan caminin kitabesi olmadığından, yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Silahtar Ömer Paşa tarafından 1688 yılı civarında yaptırıldığı sanılmaktadır. Dikdörtgen planlı yapı kagir dış duvarlara sahip olup, üst örtüsü ahşaptır. İç mekânı örten ahşap tavan ve minber kalem işi bezemesiyle dikkati çeken bir yapıdır. Cami dıştan oldukça yalın, içten çok zengin görünümlüdür.

Kazancılar Mescidi


Kent merkezinde, Sulu Sokak’tadır. Kapının çok üstünde saçağa yakın yerde yuvarlak bir kitabesi vardır. Bu kitabeye göre, Yavuz Sultan Selim zamanında 1518 yılında yapılmıştır.

Hacı Turhan Mescidi

Akkoyunlu Uzun Hasan’ın Tokat’ı yakmasından sonra, Fatih Sultan Mehmet zamanında Artukoğullarından Hacı Turhan tarafından 1474 yılında yaptırılmıştır. Sulu Sokak, Sultan Hamamı önünde bulunan mescit, moloz taştan yapılmış olup, kare planlı mekân üzerine sekizgen kubbe oturtulmuş küçük bir yapıdır.

Alaca Mescit

Kent merkezinde; Rüstem Çelebi Mahallesi’nde Plevne İlkokulu’nun yanındadır. Selçuklukların İlhanlı Sultanı Gazan Han ile ortak yönetimleri zamanında yapılmıştır. Daha sonra büyük bir tahribata uğrayan caminin minaresi dışında kalan bölümleri, Abdurrahman bin Ahi Eda'nın adına ithafen Abdülaziz bin İbrahim tarafından 1505 yılında yaptırılmıştır. Selçuklu döneminde yapılmış olan minaresinin tuğla işçiliği dikkat çekicidir.

Vezir Ahmet Paşa Mescit ve Türbesi

Meydan Mahallesi’nde bulunan mescidin 1288 yılında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Üzerindeki kitabeden yapıyı Vezir Ahmet Paşa’nın tamir ettirdiği anlaşılmaktadır. Öndeki kubbeli oda türbedir.1939 yılındaki şiddetli depremde zarar gören mescit, yakın tarihlerde aslında uygun olarak onarılmıştır.

Sentimur Türbesi

Gaziosmanpaşa Caddesi üzerindedir. Moğol Emirlerinden Sentimur oğlu Nurettin'e aittir. 1314 yılında yapılan türbeye halk "Demirlengin oğlu (Timurleng benzetmesi) Türbesi" demektedir. 1935 yılında restore edilen türbe bugün yeşil ve çiçekli bir alan içindedir. Üç adet kitabenin bulunduğu türbe kesme taştan, olup kare mekân üzerine tuğladan örülmüş sekizgen yıldız planlı, tromplu külahla örtülüdür. Doğu yönündeki penceresi, barok karakterli palmet ve yazıları çevreleyen süsler ve renkli taşlarla işlenmiştir.

Acepşir Türbesi

İvaz Paşa Mahallesi’nde bulunan türbeye, "Baş Ağrısı Türbesi” de denilmektedir. Kitabesinin iki başı kırık olduğundan türbenin kime ait olduğu belli değildir. Ancak sağlam kalan bölümünden İlhanlıların son Hükümdarı olan Sultan Ebu Sait zamanında (1318) yapıldığı anlaşılmaktadır.

Şeyh Meknun Türbesi

Yeşilırmak Köprüsü başında yer alan türbenin 13. yüzyılda Mesut bin Keykavus tarafından imaret olarak yaptırıldığı tahmin edilmektedir. İçindeki mezarın kitabesi olmadığından burada yatan zatın kim olduğu bilinmemektedir. İki bölümden oluşan yapının duvarlarında çini süslemeler vardır.

Sümbül Baba Mescit ve Türbesi

Gaziosmanpaşa Caddesi üzerinde bulunan Sümbül Baba Mescit ve Türbesi, Muineddin Pervane'nin kızı Safiyeddin'in, bağışlanmış kölesi olan Hacı Sümbül tarafından 1292 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi, Sümbül Babanın Hacı Bayram Veli'nin öğrencisi ve Hacı Bektaş Veli'nin halifesi olduğunu yazmaktadır. Selçuklular zamanında yazılmış kitabesine göre, Sultan II . Mesut zamanında inşa edilmiş olan yapının portal, mescit ve türbe bölümleri iyi korunmuştur. Selçuklu mimarisinde az rastlanan asimetrik planlı yapının en ilgi çekici bölümü olan mermerden yapılmış stalaktitli portalini, kenger yaprağı motifli bordür çevrelemektedir.

Sefer Paşa Mescit ve Türbesi

Camii Kebir Mahallesi’ndedir. Halkın "Kömlekli Baba" dediği türbe, 1251 yılında Ebu Bekir bin Lokman tarafından, yaptırılmıştır. Türbedeki mezarlarda kitabe olmadığından kimlerin yattığı anlaşılamamaktadır. Ancak bunlardan birinin Kasaphane çeşmesini yaptıran Sefer Paşaya ait olması muhtemeldir. Kesme taştan yapılmış ve üzerinin ahşap olduğu zannedilen mescit tamamen yıkılmıştır. Sekiz köşeli, piramit külahlı kesme taştan yapılmış türbe hala ayakta durmaktadır.

Ali Tusi Türbesi

Halit Mahallesi’nde Sulu Sokak üzerindedir. 1233 yılında Selçukluların önemli devlet adamlarından birisi olan Ebul Kasım bin Ali el Tusi (Necmeddin Tusi de denilmektedir), sağlığında bu türbeyi kendisi için yaptırmıştır. Binanın cephesindeki sivri alınlıklı iki dikdörtgen pencereyi süsleyen geometrik motifli çini bezemeler ve üstlerinde yer alan çini ile yazılmış ayetler ilgili çekicidir.

Burgaç Hatun Türbesi

Ali Paşa Camii bahçesinin doğu tarafında yer alan türbe Selçuklu tuğla işçilik ve tekniğinin güzel örneklerinden birisidir. Kitabesi kayıp olan yapının 13. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Erenler Türbesi

Tokat'ın güneydoğusundaki tepede yer alan Erenler mezarlığının hemen yanındadır. Türbenin kesme taştan yapılmış kare mekânı üzerine tuğladan örülmüş kubbe oturtulmuştur.

Pir Ahmet Bey Türbesi

Meydan Mahallesi’nde, Meydan Camii’nin güneyinde yer almaktadır. İçerisinde Eretna (Ertena) Beylerinden Alâeddin Ali Beyin oğlu Pir Ahmet Bey ve ailesine ait biri ağaç ve onikisi mermer sanduka, türbe çökme tehlikesi gösterince müzeye kaldırılmış; daha sonra moloz taştan yapılmış kemerli çatı çökmüştür. Bir görüşe göre türbe, Şehzade Mehmet Çelebi'nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı taht mücadeleleri sırasında ölen adamlarından Horozoğlu Ahmet Bey’e aittir.

Kırk Kızlar Türbesi

Niksar ilçe merkezinde modern kent yapıları arasında kalmış olan türbe tuğla ile örülmüş anıtsal bir kümbettir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmekle birlikte, 13. yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Özenli tuğla işçiliği ile dikkat çeken sekizgen planlı türbenin piramit külahı yıkılmış, saçak çıkıntıları ve tuğlu kubbesi kalmıştır.

Çukur Medrese

Sulu Sokak’ta Takyeciler Camiinin güneyindedir. Danişmendoğullarından Yağıbasan tarafından 1152 yılında yaptırılmıştır. En önemli özelliği 14 m. çapındaki tromplu kubbesinin ortasında 10 m.ye yakın açıklığın olmasıdır. Anadolu'da bu özelliği taşıyan üç medreseden birisidir. Moloz taştan sade ve süslemesiz olarak inşa edilen yapı, iki yandan da eyvanlar ve tonozlu odalarla çevrelenmiştir. Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus'un tahta çıkışı nedeniyle 1247 yılında restore edilmiştir. 1939 yılındaki yer sarsıntısı, kubbenin tonozlarında çökme ve çatlamalara yol açmış, kitabesi düşerek parçalanmıştır.
tekirdağ

ESKİ CAMİ

Ertuğrul Mahallesindedir. 1830 yılında Zahire Nazırı Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. 1912 yılında onarım görmüştür. Tek şerefli bir camidir.

RÜSTEM PAŞA CAMİİ

Ertuğrul Mahallesinde Mimar Sinan Caddesi üzerindedir. 1553 yılında Sadrazam Damat Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan' ın eseridir. 1841 yılında Abdülmecit tarafından tamir ettirilmiş ve 5 sütunlu mermer şadırvanı yaptırılmıştır. Giriş kapısı fildişi kakmalıdır. Doğusundaki hamam ve medresesi yıkıktır. Kütüphanesi 1991 yılında restore edilmiştir. Batısında bulunan 6 kubbeli bedesteni halen kullanılmaktadır.

MİRLİVA HÜSEYİN PAŞA CAMİ

Merkez ilçeye bağlı inecik köyündedir. 1498 yılında yapılmıştır. Ters "T" planlıdır.

ORTA CAMİ

Orta Cami mahallesindedir. 1855 yılında Kürkçü Sinan Bey tarafından yapılmıştır.

GAZİ ÖMER BEY TÜRBESİ

Malkara İlçesindedir. Gazi Ömer Bey Fatih zamanında yaşamıştır. Babası Turhan Bey' in yanında yetişmiş ünlü kumandanlardandır. 1503 yılında vefat etmiştir. Türbesi kendi adı ile anılan caminin bahçesindedir.

TAŞOĞLU CAMİİ

Malkara İlçesindedir. Hacızade İbrahim Bey tarafından 1406 yılında yaptırılmıştır. Minaresinin taş işçiliği değerlidir.

AHMED-İ SARBAN TÜRBESİ

Hayrabolu İlçesindedir. Ahmed-i Sarban Kanuni Sultan Süleyman devrinde yaşamıştır. Kanuninin Dev kolları komutanıdır. Gülşeni Pirlerinden olup, 1545 yılında Hayrabolu' ya yerleşmiştir. Çağının ünlü şairlerindendir.

TURHANOĞLU ÖMER BEY CAMİİ

Malkara ilçesindedir. Fatih' in ünlü komutanlarından Turhanoğlu Ömer Bey tarafından 1499 yılında yaptırılmıştır.

SOHTEOĞLU CAMİİ

Bu adla anılan mahallededir. Ahşap olup, caminin bahçesinde gömülü olan Şer'iye Başkatibi Hasan Efendi tarafından 1627 yılında yaptırılmıştır.

AYAZ PAŞA CAMİİ

Saray ilçesindedir. Ayaz Mehmet Paşa tarafından 1539 yılında yaptırılmıştır.

SÜLEYMANİYE CAMİİ

Çorlu ilçesindedir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1521 yılında yaptırılmıştır. Mimar Acem Ali' nin eseridir.

YUSUF AĞA CAMİİ

Muratlı caddesi üzerinde olup, 1760 tarahende Yusuf Ağa tarafından yaptırılmıştır.

MÜZELER

TEKİRDAĞ ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

Bina ilk Cumhuriyet döneminde Vali Konağı olarak yaptırılmıştır. Müzenin bünyesinde taş eserler salonu, arkeolojik eserler salonu, etnoğrafik eserler salonu ile eski Tekirdağ odası yer almaktadır. Bu salonlarda İ.Ö 4500 yılı buluntularından günümüze kadar gelen kültür varlıkları teşhir edilmektedir. Ayrıca Müzenin geniş bahçesinde açık teşhir olarak ekirdağ ve çevre ören yerlerinde bulunmuş helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait mimari parçalar, lahitler, mezar stelleri, sunak taşları, mil taşları ile Osmanlı dönemine ait kitabeler, çeşme ve çeşme aynaları, mezar taşları sergilenmektedir.

NAMIK KEMAL EVİ

Vatan şairimiz Namık Kemal' in 1840 yılında Tekirdağ'da doğduğu evin yakın çevresinde eski Tekirdağ evleri örnek alınarak, Namık Kemal' in Hatırasına Tekirdağ Namık Kemal Derneği tarafından 1993 yılında yaptırılmıştır.

RAKOCZİ MÜZESİ

Barbaros caddesi üzerinde esik bir Türk evi olan bina 1676-1735 yılları arasında yaşayıp, son yıllarını Tekirdağ' da geçiren Erdel Prensi ve Macar Halk Kurtuluş Kahramanı 2. Rakoczy Frençh' in anılarına izafeten Macar Hükümetince müze olarak düzenlenmiştir. Mülkiyeti ve içindeki zati eşyalarıyla birlikte Macar hükümetine ait olan müze 25 Eylül 1982 tarihinde ziyarete açılmıştır. Sergilenen eserler arasında Türk-Macar ilişkilerini ve iki ulusun halk sanatlarındaki beraberliklerini simgeleyen eserler ile Rakoczy' nin şahsı ve ailesine ait eşyalar yer almaktadır.

NAMIK KEMAL HEYKELİ

1840 Yılında Tekirdağ'da doğan büyük Vatan Şairi Namık Kemal için 1949 yılında yaptırılmıştır. Kendi adıyla anılan parkın içindedir.

NAMIK KEMAL ANITI

Vatan Şairimiz Namık Kemal' in doğduğu evin yerine Mehmet Şeref Bey tarafından 1908 tarihinde yaptırılmıştır.

ŞEHİTLER ABİDESİ

Muratlı Caddesi üzerinde olup, Tekirdağ' ın Fethi sırasında şehit düşenlerin hatırası için 1949 yılında Belediye tarafından yaptırılmıştır.

HÜRRİYET ABİDESİ

1908 yılında Tekirdağ Mutasarrıfı Adanalı Ömer Ali Bey tarafından 2. Meşrutiyetin ilanı üzerine yaptırılmıştır.

BELDELER VE MESİRE YERLERİ

ATATÜRK ORMANI

Tekirdağ - İstanbul karayolu üzerinde olup, İl Merkezine 7 km. uzaklıktadır. İlimizin yegane günübirlik tesislerinden birisidir.

KUMBAĞ

İlimizin önde gelen eğlenme ve dinlenme merkezidir. Turistik tesislerin, pansiyonların ve halk plajlarının yoğun olduğu yerlerdendir. Burada bulunan Ormaniçi Dinlenme yerine yerli ve yabancı turistelr fazlasıyla ilgi duymaktadır.

BARBAROS

Uzun kumsalları ve yeşil bağlarıyla kentin mesire ve sayfiye yerlerindendir.

ŞARKÖY

1354 yılında Gazi Süleyman Paşa tarafından fethedilmiş olup, önceleri Şehirköy olarak adlandırılmıştır. Zengin doğa güzelliklei, zeytin bahçeleri ve yeşil bağlarıyla ilimizin en şirin ilçelerindendir. Üzümü ve şarabı meşhurdur. Doğa güzelliklerinin yanı sıra çok sayıda Otel, motel ve pansiyonlarıyla turizm merkezidir. Bundan başka ilçenin görülebilecek yerleri arasında Eriklice, Hoşköy, Gaziköy ve Uçmakdere' de de eşsiz doğa güzellikleri bulunmaktadır. Balık ve özellikle karides üretimi açısından görülmeye değer bir yerleşim merkezidir.

HORA FENERİ

1876 Fransız yapısı olup, Şarköy ilçesine bağlı Hoşköy beldesinde bulunmaktadır. 96 kristalden meydana gelen fener kendi ekseni etrafında 360 derece dönerek görev yapmaktadır. Bölgenin ikinci büyük feneridir.

MARMARA EREĞLİSİ

Eski adı PERİNTHOS olan ilçe M.Ö 600 yıllarında Samos' lu kolonistler tarafından kurulmuştur. Yunan, Roma ve Bizans yönetiminde kalan kentin adı M.S. 3. Yüzyılda HERAKLİA olarak değişmiştir. 1453 yılında Osmanlı egemenliğine geçmiş ve adı EREĞLİ olmuştur. Antik bir yerleşme merkezi olduğundan: Akrapol, antik liman, kara ve deniz surları, tiyatro, Çifte tonozlar, stadion başlıca tarihi yerlerindendir.

SARAY

Eski bir yerleşim merkezidir. Bölgenin önemli akarsuyu olan Ergene Nehri bu ilçemizde doğmaktadır. Linyit kömürü ve cam yapımında kullanılan kuars kumu başlıca yeraltı zenginliklerindendir. İlçeye 27 km. uzaklıkta Karadeniz kıyısında doğal güzelliklere sahip, Castro ( Çamlıkoy ) turizm yönünden ilçenin görülebilecek yerlerindendir. Istranca dağları eteğinde olan ilçede karaavcılığı da yapılmaktadır.