7 Aralık 2010 Salı


Haydarpaşa Tren Garı, 1908 yılında İstanbul ve Bağdat arasındaki Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilen tren garıdır. Bu Gar, TCDD'nin ana istasyonudur. İstanbul'un Anadolu Yakasında Kadıköy'de bulunur. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde Bağdat Demiryolu yanında İstanbul-Şam-Medine (Hicaz Demiryolu) seferleri de yapılmaya başlanmıştır.



Devrin Padişahı II. Abdülhamit döneminde 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanmıştır.1908 yılında ise hizmete girmiştir. Binanın bulunduğu sahaya III. Selim'in paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir.


Bu Binanı inşaatı, Anadolu Bağdat adı altında bir Alman şirketi gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir Alman'ın teşebbüsüyle garın önünde mendirek inşa edilerek Anadolu'dan gelecek veya Anadolu'ya gidecek vagonların ticari eşyasını yükleme ve boşaltma işlevi için tesisler yapılmıştr. İki Alman mimar Otto Ritter ve Helmuth Conu adlı mimarlar tarafından hazırlanan proje yürürlüğe girmiş, garın yapımında Alman ustalarla İtalyan taş ustaları birlikte çalışmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelere 1917'de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür.


Yeniden onarılan bu bina bugünkü şeklini almıştır. 1979'da Haydarpaşa'nın açıklarında Independente adlı tankerin bir gemiyle çarpışması sonu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı binanın O Linneman adlı ustanın yaptığı kurşun vitrayları hasara uğramıştır. Aslına uygun olarak yeniden onarılan bina, 1976'da geniş çapta onarılmış ve 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır.

Alıntı;
Nerede ise 20 yıl evvel Hatdarpaşa Garı'nın çatısına çıkmış idim. Ne zaman, niye, kiminle hatırlamıyorum. Aşağıda bütün anahtarların asılı olduğu bir anahtar odasını, mermer merdivenleri, bir - iki antika makineyi hatırlıyorum. Ve tabidir ki çatı arasını. Güvercinleri. Kırık camları. Toz - toprak. Gelişi güzel çekilmiş, dikmelere, atkılara çakılmış kablolar.


Bu güne kadar yine de iyi dayandı yani,





Mail ile gelen ve durumu anlatan bu çalışmayıda ekliyorum: Haydarpaşa restorasyonu ! Ya da Haydarpaşa Oteli.
Hürriyet Gazetesinden Cengiz Semercioğlu yazmış idi 3 Aralıkta:
"Haydarpaşa'nın önünden geçerken ben bunları düşünüyordum, taksici dedi ki "Bana verseler hepsini yakardım"...
"Neden" dedim, şu yanıtı verdi:
"Nasıl olsa eninde sonunda yakarlar, yerinede otel yaparlar, hiç değilse bu arada biz belki yolumuzu bulurduk....""
Bu haberler üzerine ister istemez aklıma diğer kamu kuruluşları geldi. Şeker fabrikaları, Çimento fabrikaları, MKE, vs. vs. Allah bilir onların arazilerinde ne güzel binalar ne değerler vardı kimsenin bilmediği, Allah bilir nerelerde heder oldular. Örneğin Salihli deki basma fabrikasının güzelliğini anlatmıştı bir keresinde sevgili Ali Çetin İdil. Yerinde yeller esiyor şimdi.


Ankara Garında hemen peronların yanında, Atatürk'ün trenine bakan köşede bir VIP salonu vardı 20 - 25 yıl önce. Işıklar yanınca tül perdeler arkasından görülürdü. Bir gün rahmetli Aynur Şark ile görevliden rica edip içeriye girmiştik. Art Deco mobilyalar, abajurlar. Art Deco Türk halıları. Perde kumaşları. Uzun yılların getirdiği o kalite kokusu. Sehpaları koltukları elimle okşayıp durmuş idim. Yok oldular.


Özal zamanı Merkez Bankası Genel Müdürlüğüne getirilmiş genç, esmer bir müdür var idi. Saraçoğlu gibi bir isim. Yeni müdür gelince etraftakiler yaranacaklar ya, hemen oda dekorasyonuna giriştiler. Allahtan adam benim kafadan çıktı da o güzelim eski binanın içine ultra modern lake bir oda yapmak yerine depolarda bulduğum, sağa sola atılmış parçaları onarıp, cilalayıp binaya, kuruma yakışır bir oda yapmış idik. Neler vardı neler oraya buraya atılmış. Bu arada söylemeliyim ki Ankara'da ki bu eski Merkez Bankası binasının ilk doğramaları da amcam Kenan Talu'nun işidir.


Bu yaz bir vesile ile İstanbul boğaz'da Hidiv Kasrı'na gitmek nasip oldu. Çelik Gülersoy'un yaptığı zaman ki mobilyalar uçmuş.
Acaba Beykoz Konakları yapılırken orada olan ahşap av köşkünü, meşe lambrilerini, o inanılmaz balkonu Tepe Grubu ne yaptı.


Uzun lafın kısası: Bugünlerde içim sızlıyor; Yetimhane, Paşabahçe dedikçe esas kimsenin bilmedikleri için içim sızlıyor.


2010- http://www.twilightchatroom.blogspot.com/