17 Kasım 2012 Cumartesi

Kleopatra Kapısı

Kleopatra Kapısı, Tarsus'un girişindedir. Bizans Döneminde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu.Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus'u anlatırken bu kapı için İskele kapısı ismini takmıştır.
Kapının yapımında Horasan harcı kullanılmıştır. Kapının kenarı at nalı şeklinde ve yerden yüksekliği 6.17 m, derinliği ise 6.18 m. dir. Tarsus'un 18. Yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli deniz kapısı kalmıştır. Mısır'ın ünlü kraliçesi Kleopatra'nın sevgilisi Romalı General Antonius ile Tarsus'da buluşmak üzere geldiklerinde, o zamanın limanı olan Gözlü Kule'de büyük bir törenle karşılanmışlar ve Deniz Kapısından şehre geldiği söylenir. Bu nedenle Deniz Kapısına Kleopatra Kapısı da denir.

Gözlükule Höyüğü



Neolitik Çağda (İ.Ö. 5000) toprak tepe üzerinde kurulmuş en eski medeniyeti yaşamasıyla Anadolu kültürüne ışık tutan önemli yerleşim merkezlerinden biridir. İlk çağda Tarsus limanı olarak kullanılmıştır. Şehrin güneydoğusunda bugün park olarak ağaçlandırılmış 300 m. uzunluğunda ve 22 m. yüksekliğinde bir höyüktür.
Burada 1934-1938 ve 1947 yıllarında Hetty Goldman tarafından yapılan Arkeolojik kazılarda, Neolitik dönemden İslam dönemine kadar çeşitli yapıtlar bulunmuştur
Neolitik döneme ait, sıva parçaları, opsidon araç ve gereçler, ok uçları, küçük mızraklar, seramikler,
Kalkolitik döneme ait içerisinde ölülerin gömüldüğü küpler, testi ve çömlekler, aynı mimari tarzda yapılmış üst üste ev tabanları.
Tunç dönemine ait Tunç silahlar, mühürler, dörtgen planlı taş ve kerpiç evler gibi ilk mimari kalıntıları. Bu çağda kentleşme ve sınıflaşma ortaya çıkmış, kent yangından sonra surlarla çevrilmiştir. Hitit döneminde Kuziwatna Kralı Isput Ahşu ile Hitit Kralı Telepinus arasında yapılan anlaşmanın küçük bir bölümü, Gözlükule'de bu anlaşmayı yapan İsput Ahşu'nun çevresi çivi ile yazılı, ortası Hiyeroglif bir mührü, Hitit kralı 3. Hattuşil'in karısı Hepa'ya ait mühür, bir arazi bağışı ile ilgili bir çivili yazılı Hitit tableti, bir din adamı tasvir eden kristal bir heykelcik ve Boğazköy surlarına benzer bir kale kalıntıları bulunmaktadır. Gözlükule'de çıkarılan eserler Adana Müzesi'nde sergilenmektedir.

Donuktaş



İlçenin, Tekke Mahalesinde bulunan Donuktaş İlçedeki anıtların en eskisi olarak bilinmektedir. Yapı özellikleri ile bir Roma mabedi olması muhtemeldir.
Dikdörtgen şeklinde iç içe bölümleri bulunan çok eski bir yapıdır.Tekke Mahallesindedir.
Gayet kalın dış duvarların boyu 115 m., yapının genişliği dıştan dışa 43 m, yüksekliği 7 m, kalınlığı 6.60 m.dir. Prof. Nezahat Baydur'un yürüttüğü kazı çalışmalarından, bu yapının tapınak olduğu anlaşılmıştır.
Donuktaş'ı gezen gezginlerden Sefir Barbaro, 1545 yıllarında yazdığı eserinde buranın bir saray olduğunu yazar, Hollanda'nın Tarsus Konsolosu Barker, 1835'de yazdığı "Kilikya" adlı eserinde "Donuktaş bir kral ailesi mezarıdır. Fakat Serdanapol'ın mezarı değildir. Çünkü Serdanpol Ninova'da yakılmıştır." Demektedir. Donuktaş bazı kitaplarda da Jupiter Mabeti olarak geçmektedir.
Bir efsaneye göre Donuktaş bir hükümdarın sarayı olup Gözlükule üzerindeymiş, Hükümdar burada kızı ile yaşarmış, zamanın peygamberi bu hükümdara darılarak sarayına tekme vurmuş. Saray ters dönerek yuvarlanmış ve bugün bulunduğu yere düşmüş.
Altından Geçme (Roma Hamamı)
Roma İmparatorluk çağından kalma, Tarsus'un görkemli yapılarından olan Hamam kalıntısı İlçe merkezinde olup, Eski Cami'nin 50 m kuzeyinde yer almaktadır. Hamam kalın Horasan tabakaları, moloz taşlardan ve tuğlalardan yapılmıştır. Kalın duvarın içinde yer yer baca ve havalandırma künkleri ve duvar içinde tuğladan kör kemerler mevcuttur.
Hamamın doğusundaki duvarlar kısmen sağlam olarak kalmış ve üstünü kubbeyleörtülü olduğu yarım kalan kubbe ayaklarından anlaşılmaktadır. M.S. 2-3. yy"a ait olduğu tahmin edilen yapının kuzey ve batı bölümleri tamamen yıkılmış, güney duvarında 3.5 m.genişlikte, 4 m yükseklikte delik açılmak suretiyle yol geçirilmiştir. Bu nedenle buraya halk tarafından altından geçme denilmektedir.
Bac Köprüsü (Justinianus Köprüsü)

Modern Tarsus kentinin doğusunda bulunan Justiniaus köprüsüne halk tarafından eskiden şehre girişte alınan Bac Vergisinden dolayı Bac Köprüsü denilmektedir.
Adana-Ankara karayolunun Tarsus girişinde ve kuzeyindedir. Berdan (Tarsus) Çayı üzerindeki köprü, İ.S.VI. yüzyılda Bizans İmparatoru Justiniaus (İ.Ö.527-566) tarafından yaptırılmıştır. Birkaç kez ve en son olarak 1978 yılında restore edilmiştir.Eski dönemlerde köprüden geçme paralı olduğundan bu köprüye vergi anlamına gelen Bac adı verilmiştir.

Roma Yolu
Sağlıklı Köyü Tarsus'a 15 km. uzaklıkta olup, köyün yukarı dağlık kısmında ana kaya üzerinde taş levhalarla döşeli Roma yolu vardır. Roma yolu yüksek bir yerde olup, buradan Tarsus ve civarı sahile kadar görülebilmektedir. Yolun genişliği yaklaşık üç metredir. 3 km. lik kısmı sağlam durumdadır. Yolun her iki tarafında bulunan korkuluk duvarı yol boyunca devam etmektedir. Yol güzergahı üzerinde Roma ve Bizans devirlerine ait mezarlar ve yolla ilgili yazılı onarım kitabeleri bulunmaktadır. Sözkonusu bu roma yolu üzerinde kemerli bir yapı vardır. Bu kapının zafer takı ve kilikya sınırlarının başlangıç yeri olduğu veya sınır kapısı olarak yapıldığı tahmin edilmektedir. Tek sıra kesme taştan yapılan kapının genişliği 8.80 m, yüksekliği ise 5.20 m.dir.
Makam-ı Şerif Camii (Danyal Peygamber Kabri)
Bu cami'nin içinde Daniyal Peygamberin makamının bulunmasından dolayı Makam-ı Şerif Camii olarak da anılmaktadır. Bulunduğu mahalleye ismini vermiş olan Makam Camii , bu gün müze binası olarak kullanılan Kubat Paşa Medresesi'nin 10-15 m kuzeybatısında yer alan ana mekanı dikdörtgen planlı, tonozlu ve kemerlidir.Makam-ı Şerif Camii merkezinde 1857 yılında yapılmıştır. Yeni bir bölüm de eklenmiştir.
Yeni yapıdan eski kısma üç kapı açılmakta ve üç basamakla ana makama inilmektedir. Burası basık bir kubbe ile örtülüdür. Mihrabı düz ve sadedir. Doğusunda Daniyal Peygamberin kabri yer almaktadır. Bu nedenle camiye "Makam Camii" adı verilmiştir. Daniyal Peygamber 2. Babil Kralı Nebukadnesar (İ.Ö. 605-562) zamanında yaşamış, Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehanetleriyle kurtarmış bir peygamberdir.Rivayete göre Babil Kralı rüyasında İsrailoğullarından gelecek bir erkek çocuğun kendi tahtını sarsacağını bildirmesi üzerine israiloğulların dan doğan erkek çocukların öldürülmesini emretmiştir. Bu nedenle Daniyal Peygamber doğunca onu dağ başında bir mağaraya bırakmıştır. Mağarada bir erkek ve bir dişi aslan himayesinde büyüyen Daniyal, delikanlı olunca kavmi arasına karışmıştır.
Bir kıtlık senesinde Tarsus'a davet edilen Daniyal Peygamber'in Tarsus'a gelmesiyle birlikte bolluk olmuş. Bu nedenle Daniyal Peygamber Babil'e geri gönderilmemiş, ölünce de Tarsus'ta şimdiki Makam Camiinin bulunduğu yere gömülmüştür. Hc.17. yılında Hz. Ömer devrinde Tarsus fethedilince, Daniyal Peygamberin mezarı açtırılmış burada büyük bir lahit içerisinde altın iplikle dokunmuş kumaşa sarılı ayet uzun boylu bir ceset görülmüştür. Başından geçen maceraların sembolü olarak parmağındaki yüzüğün taşına biri erkek olan iki aslanın arasında genç bir çocuk,dişi aslan onu yalıyor şeklinde işlenmiştir. Cesedin yahudiler tarafından çalınmaması için, Hz. Ömerin emri üzerine önceki yerine gayet derince defnettirilip üzerinden de Berdan Nehrinden gelen ufak bir çayın suyunu kabrin üzerinden geçecek şekilde akıtıp hiç kimsenin kabre el sürmeyeceği şeklinde emniyete alınmıştır. Nitekim caminin son tamiratı sırasında çok derinlerde caminin arka ve alt kısmında suyun giriş yerinde gayet kalın ve gayet muntazam mazgal demirleri çıkmıştır. Daniyal Peygamberin cesedi, bu mazgallardan geçen suyun çok aşağısındadır.
Eski Hamam (Şahmeran Hamamı) 
Yeni Vakıf İşhanı'nın yanında, Kızılmurat Mh.'de yer almaktadır.Romalılardan kalma bir hamam temeli üzerine Ramazanoğulları tarafından yapıldığı söylenir. Roma döneminden kalan hamam Altından Geçme'nin uzantısı, Eski Hamam'ın olduğu yere kadar uzanır. Kapının yanındaki kitabede H. 1290, M. 1873 yılında onarım gördüğü yazılıdır. Mahmut paşa Vakfı olarak bilinir. Restore edilerek halkımızın hizmetine sunulmuştur. Efsanevi Yılanlar Padişahı Şahmeran'ın burada kesildiğire ve kanının bu hamamın duvarlarına sıçradığına inanıldığından "Şahmeran Hamamı" da denir. Plan şeması dört eyvanlı tipe giren Eski Hamam, yapılan değişikliklerle eski durumunu kaybetmiş, sıcaklık ve havlet kısımlarından oluşmuştur.Halk arasında şahmeran olarak bilinen yapı, . Hamam, kuzey güney arkasında olup, dikdörtgen plan ihtiva etmektedir. Duvarları moloz taştan inşa edilen yapı genel olarak Türk hamamı özelliklerin göstermektedir. Soyunma yeri, ılıklık, sıcaklık ve külhan bölümünün üzeri kubbe ile örtülüdür.Ayrıca 10 ahşap loca ve ortada sonradan betonla çevrilmiş bir havuz vardır.
Ulu Cami (Cami-i Nur) 
Cami-i Nur adıyla anılan ve bulunduğu semte de Cami-Nur ismini veren bu cami, Tarsus merkezinde yer alan Türk-İslam sanatının önde gelen eseridir.1579 yılında Ramazanoğullarından Piri Paşanın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.Selçuk-Osmanlı uslubunda tek şerefeli minaresi olan cami Sen Piyer Kilisesi kalıntılarının üstüne yapılmıştır. Yapıda tümüyle kesme taş kullanılmıştır. 47X13 m. boyutlarında dikdörtgen plana sahip caminin iç avlusuna 10 m. yüksekliğinde, 7.20 m. genişliğinde olup, doğu, kuzey ve batı bölümlerini kapsayan 14 mermer sütunun taşıdığı revak vardır.Avlu taş levhalarla kaplı olup, ortada (H.1323) tarihli onarım kitabesi bulunan bir şadırvanı mevcuttur. Camiye kuzey yönünden abidevi portalla girilir. Bu portal Memlük mimarı özelliklerini taşıyan siyah beyaz mermerlerle süslüdür. Son cemaat yeri, doğu- batı doğrultusunda 14 adet baklava dilimli sütunların taşıdığı orijinal kiremitlerle örtülü 16 kubbeden revaklı ve 5 kapılı avlu yer alır. Caminin iç mekan sütunları "İran Kemeri" adı verilen yarı sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Caminin mimber, mihrap ve müezzin mahfili mermerden yapılmıştır.Caminin doğu bölümünde ayrı mekanda Hazreti Şit ve Lokman peygamberlerin makamları ve Abbasi Halifesi olan ve Pozantı'da 833 (H.218) yılında ölen Me'mun'un kabri bulunmaktadır. Cami Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 01.11.1990 gün ve 696 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.
Aziz Paul Kuyusu
Tarsus İlçe Merkezinde, Kızılmurat Mahallesinde Cumhuriyet Alanının yaklaşık 300 m kadar kuzeyinde, eski Tarsus evlerinin yoğun olduğu bölgede, öteden beri St.Paul'un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunan kuyu, St.Paulus Kuyusu olarak bilinir. Bu evin bahçesinde yakın zamana kadar yapılan küçük bir kazı çalışmasında bazı duvarlar ortaya çıkarılmıştır. St.Paulus'un Hristyanlık için önemine bağlı olarak, bu kalıtıların ve kuyunun çok eskiden beri kutsal sayılması, kentte yakın zamana kadar yaşayan hristyan cemaatinin inancının izleri olarak yorumlanmaktadır.
Halen çevre düzenlemesi ve çevre istimlakları yapılmakta olan kuyunun çapı 1.15 m dir. Ağız taşının silindir biçiminde olmasına karşın, asıl kuyu gövdesi kare biçimindedir ve dörtgen kesme taşlarla yapılmıştır. Derinliği 38 m olan kuyunun suyu yaz- kış hiç eksilmez. Kudüs'e hacı olmak için yöreden geçen hristyanlarca kutsal sayılan bu kuyu suyundan içilir. Bunun yanısıra yapılan kazı çalışmalarında St.Paulus'un doğduğu ev olarak tahmin edilen evin taş duvarları St.Paul Kuyusu'nun hemen yanında gün ışığına çıkarılmıştır.
Aziz Paul Kilisesi
Şehrin güneyinde Ulu Cami Semti'nde bulunan ve Aziz Paul'a adanan yapının, M.S. 11.-12. yy.larda inşa edildiği tahmin edilmektedir. 1993 yılında koruma altına alınarak, Anıt Müze olarak açılmak istenmişse de, kilisede dış ve iç mekan restorasyon çalışmaları aşamalı olarak devam etmektedir.
Kilisenin kuzey doğu köşesinde çan kulesi yer almaktadır. Tavanın merkezinde Hz. İsa, Yohannes, Mattios, Marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır. Orta nefte yer alan pencerenin iki yanında bir manzara ve melek tasvirleri yer alır.
1992-93 yıllarında Aziz Paul Kilisesi'nde Vatikan tarafından ''Aziz Paul Sempozyumu ve Ayini'' düzenlenmiştir. Hıristiyanlar, Aziz Paul Anıt Müzesi'ni düzenli olarak hac amaçlı olarak ziyaret etmektedirler.
Kırkkaşık Bedesteni (Beyaz Çarşı)
Tarsus İlçesi Merkezinde, Ulu Caminin hemen yanında bulunmaktadır. Bedesten Ramazanoğullarından Piri Paşa'nın oğlu İbrahim Bey tarafından 1579 tarihinde Ulu Cami ile birlikte yaptırılmıştır. Medrese ve imarethane olarak kullanılmış olup tarihi bir değere sahiptir. Dikdörtgen plana sahip yapı, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri beş adet kubbe ile örtülüdür. 1960-1961 yıllarında büyük bir onarım görmüş ve kapalı çarşı olarak kullanıma açılmıştır. Şu anda dükkan olarak kullanılan 18 oda mevcuttur. Yapıya doğu, batı ve kuzeybatıda bulunan kapılardan girilmektedir. Giriş kapıları beşik tonozludur.
Eshab-ı Kehf ( Yedi Uyuyanlar Mağarası )
Tarsus'un kuzeybatısında 14 km. uzaklıkta Dedeler Köyündedir. Kuran-ı Kerim'de Kehf Suresinde sözü edilen bu mağara Müslüman ve Hristyanlarca kutsal sayılır. Mağaraya 15-20 merdivenle inilir.Eshab-ı Kehf Mağarasına ait bir efsane halk arasında anlatılır;
"Mitolojik tanrılara inanışın, gücünü kaybettiği dönemlerde, tek Tanrıya inandıkları için eziyet edilmekten kaçan Hristiyan dinine mensup Yemliha, Mekseline, Mislina, Mernuş, Sazenuş, Tebernuş ve Kefeştetayuş adında yedi genç, Putperestliğe dönmeyi kabul etmediklerinden Rum Hükümdar Dakyanus'un huzuruna çıkarılmışlar. Bu hükümdar, Putperestlik dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söyleyerek birkaç günlük zaman vermiş. Köpekleri Kıtmir ile birlikte bu yedi genç ölümden kurtulmak için verilen süreden fayadalanarak kaçmışlar ve bu mağaraya sığınmışlar. Allah tarafından kendilerine 300 yıl süre bir uyku verilmiştir. İlk uyanan, yiyecek almak için kente gider ama, elinde bulunan zamanı geçmiş para yüzünden yakalanır. Yakalayan parayı nerede bulduğunu ve oraya götürülmesini ister. O da yalnız olmadığını yedi arkadaşıyla beraber mağarada kaldığını söyler. Onunla birlikte mağaraya geldiğinde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey görmemiştir.
Bu nedenle burası "Yedi Uyurlar Mağarası" diye de anılır. Halk arasında ziyaret dağı olarak bilinen dağ, konik biçimi ve topoğrafik görünümü itibariyla doğal bir özellik arz eder. Mağara 300 m2 büyüklüğünde 10 m yüksekliğindedir. Mağaranın içinde 3 tünel mevcuttur. Eshab-ı Kehf Mağarasının yanına Osmanlı Padişahı Abdulaziz tarafından 1873 yılında bir mescit yaptırılmıştır.
Tarsus Şelalesi
Tarsus İlçe Merkezinin kuzeyinde Berdan Çay'ı üzerindedir. Berdan nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getirmektedir. Romalılar döneminde şelalenin bulunduğu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmıştır. Şelalenin bulunduğu alanda konalemera yapıya sahip kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça tahrip olmuş durumdadır.
Tarsus Müzesi (Kubat Paşa Medresesi)
1557 Yılında Ramazanoğullarından Kubat Paşa tarafından açık avlulu medrese olarak yaptırılan Kubat Paşa Medresesi, 1966 ylında restore edilmiştir. Tarsus Müzesi bu medresede hizmet vermektedir. Müzede 5234 adet Arkeolojik, 1639 adet Etnoğrafik ve 26841 adet sikke olmak üzere toplam 33734 adet eser bulunmaktadır. Eserler Paleotik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Urartu, Grek, Roma, Bisans, Selçuklar, Osmanlı devletine aittir.
Eski Cami (St Paulus Kilisesi)
Çarşıbaşındaki Kilisenin 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir. Roma sitilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiştir.
Kilisenin bahçesine.batı yönde bulunan ve cephesi oldukça süslü bir kapıdan girilir.Yapı bu bahçe içerisinde yaklaşık 460 m2.lik bir alanı kapsamaktadır.Kesme taşlarla inşaa edilen yapının dış uzun cephelerinde kör kemerler bulunmaktadır.Batıdaki ana kapıdan girilen salonun genişliği 19.30 m.,uzunluğu 17.50 m.dir.Girişin sağında ve solunda birer yarım plaster sütun ve bu sütunların hizasında salonu üç sahına (nef) ayıran,ikişerli iki sıra halinde dört serbest sütun yer alır.Kuzey ve güney duvarlarda da yine yarım sütunlar bulunmaktadır.Aslında bu sütunlar gri renkli granit olup,antik çağ yapılarına ait olmaları muhtemeldir.Orta salonun genişliği 12.60 m.olup,üzeri tonozludur.Tavanın merkezine rastlayan bölümde,ortada Hz.İsa olmak üzere doğuda Yohannes ve Mattaios,batıda Marcos ve Lucas'ın freskleri bulunmaktadır.Yapının kuzey-batı köşesinde ise bir çan kulesi yer almaktadır.Yapı ve çevresi yıl içerisinde oldukça büyük bir restorasyon görmüş, çevre düzenlemesi ve istimlak ile düzenlenmiştir.
Bilal-i Habeş Mescidi
Beyaz Çarşının bulunduğu yerde yolun güney kıyısında bulunan mescidin, Hz. Muhammed'in müezzini olan Bilal-i Habeşi'nin, ezan okuyup namaz kıldırdığı yerde onun ismine atfen yapıldığı söylenir.
Tarihi Tarsus Evleri
Tarsus'un tarihsel birikiminin kanıtlarını, ilçeye adım atar atmaz görmek mümkündür. Tipik Akdeniz ev geleneği içerisinde mütevazılığı ve mimari farklılıkları ortaya koyan tarihi eser görünümü sergilemektedir. Kerpiç, taş ve ahşaptan iki katlı olarak yapılan evlerin hepsinde, ahşap ve el yapımı demir süslemeler, taş kapıların tamamlayıcısı halindedir.
Antik Yol
1993 yılında Tarsus Belediyesi'nin Cumhuriyet alanında başlattığı temel hafriyatı ile ortaya çıkmıştır. 1995 yılında Berdan Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ.'nin katkılarıyla, L.Zoroğlu'nun başkanlığında; 8000 metrekarelik alanda yapılan arkeolojik kazılar sonucunda, doğu-batı yönünde bir cadde ile çevresinde çeşitli dönemlere ait yapı kalıntıları ortaya çıkmıştır.
7 m genişliğinde bazalt taşlan ile kaplı cadde, balık sırtı profillidir. Her iki yanında yüzey sularının drenajı için kum taşından yapılmış, iç bükey şeklindeki yağmur kanalları bulunmaktadır. Caddenin en ilginç özelliği ise, altında 2.20 m yüksekliğinde, 70 cm genişliğindeki bir ana kanalın varlığıdır. Bu büyük kanal, sel sularını çevreye zarar vermeden Rehgrma Lagün gölü yönünde tahliye etmekteydi.
Saat Kulesi
Ulu Cami avlusunun kuzey batısındadır. 1890 yılında Kaymakam Ziya Bey tarafından yaptırılmıştır.

Ortodoks Rum Kilisesi

Cumhuriyet Mahallesi'ndedir. 1850 yılında Rum cemaati tarafından yaptırılan kilise,duvarları kesme taşla kaplı kagir bir yapıdır. Batısında üç sivri kemerli giriş kısmından sonra haç şeklinde nişan odasındaki kapıdan binaya girilir.

Binanın kuzeydoğuköşesinde çatı boyunu aşmayan dört yuvarlak sütunlu çan kulesi vardır. Doğudaki apsis ve yanlardaki iki bölmeli çatıları kısmen tahrip olmuştur. 
Girişin tam  karşısındaki kemerli mermer bir kapı ve iki yanında ikişer penceresi bulunan apsis kapı yer almaktadır. Apsis üzerindeki tavanda meleklerin tasvir edildiği freskler sağlam vaziyettedir. Orta bölümdeki Havarilerin işlendiği freskler kısmen bozulmuştur.