7 Ağustos 2012 Salı

Önemli tarihi miraslar
- Mevlana Müzesi

- İnce Minare

- İvriz Kaya Anıtı

- Aziziye Camisi

- Meke Gölü

- Oymalı Yeraltı Şehri

- Klistra

- Alâeddin Camisi

- Çatalhüyük

- Karatay Medresesi

- Eşrefoğlu Camisi

- Kubad-Abad Sarayı

- Nasreddin Hoca

- Tınaz Tepe Mağarası

- Eflatun Pınarı

- Aya Elena Kilisesi

- Fasıllar Anıtı

Hamamlar, Kaplıcalar Ve Şifalı Sular


Sultan Hamamı

Larende caddesinde Sahip Ata Külliyesine ait olan Sultan Hamamı bugün de faaliyetine devam etmektedir.

Mahkeme Hamamı

Şerafeddin Cami ile Şems-i Tebrizi Cami arasında yer alan tarihi özellikleriyle milletimizin temizliğe verdiği önemini yaşatan (Türk Hamamı) vasıflarını taşıyan mahkeme hamamı faaliyetine devam etmektedir.

Meram Hamamı

Meram mesireliğinde, tarihi köprü çıkışında yer alan Beylikler devrinde yapılmış Meram Hamamı, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Meydan Hamamı

Akşehir'de 1329 yılında Subaşı Emir Şerafeddin tarafından yaptırılan hamam, bugünde hizmet vermektedir.

Orta Hamam

Akşehir Ulu Cami caddesindeki Orta Hamam Selçuklulardan kalmış olup, Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa tarafından 1900 yılında ciddi bakım ve tamirattan geçirilmiştir.

Eski Hamam

Ereğli Ulu Cami güneyinde yer alan Karamanoğlu Beyliği devri eserlerinden olan eski hamam soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleriyle hizmet vermeye devam etmektedir.

Alâeddin Camii

Anadolu Selçuklu Devri Konya'nın en büyük ve en eski camisidir. Şehrin merkezinde yüksekçe bir hüyük olan Alâeddin Tepesi üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesut I'in son zamanlarında başlanılmış, Kılıçaslan I I (1156-1192) devrinde inşaatına devam edilmiş, Sultan Alâeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır. Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir. Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. İçerisi Sütunlar ormanını andırmaktadır. Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir. Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örnekleridir. 1155 yılında Ahlât’lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdir. Çinilerle süslü mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüş bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür.

İplikçi Camii

Alâeddin Caddesi üzerindedir. Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir. (1332) Cami İplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır. 1951-1960 yılları arasında Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.

Sahip Ata Camii Ve Külliyesi

Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258-1283 yıllan arasında inşaa edilmiş olan mescit türbe, hanigâh ve hamamdan ibarettir. Mimarı Abdullah Bin Kellük'tür.

Sadrettin Konevi Camii Ve Türbesi

Konya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yılında yapılmıştır. Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup, Konya'ya yerleşmiş, zamanın tanınmış bilginlerindendir. Muhiddin İbni Arabî’den tahsil ve terbiye görmüş, Konya'daki hanikâhında hadis ilimleri okutulmuştur. Mevlâna'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır.

Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır. Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir. Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerine benzer. Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan, kafes şeklinde ahşap bir külah vardır.

Şems-İ Tebrizî Camii Ve Türbesi

Şerafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlık olan Şems Parkının içinde yer alır. Bugünkü yapı 1510 yılında Abdürrezzakoğlu Emir İshak Bey tarafından mescitle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir. İlk yapının 13. Yüzyılda yapıldığı ileri sürülmektedir. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Cami bölümüyle bitişik durumda, içten tavanlı dıştan sekizgen tambur üzerine piramidal külahla örtülüdür. Eyvan şeklinde olan türbe mescide kalem işi süslenmiş ahşap Bursa kemeriyle açılır. Diğer yönlerde biri altta, diğeri üstte olmak üzere ikişer penceresi vardır. Türbenin duvarlarınla herhangi bir bezeme yoktur. Tavanı geometrik motiflerle bezenmiştir. Üzeri örtülü sandukanın altında önceleri kuyu bulunduğu söyleniyorsa da araştırmalar neticesinde burasının kuyu değil mumyalık olduğu anlaşılmıştır. Gövdesi taştan tambur ve külahı ise tuğladan yapılan türbe 1977 yılında tamiri sırasında orijinalliğini biraz kaybetmiştir.

Türbeler


Sultanlar Türbesi

Alâeddin Cami içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipindedir. Gövdesi kesme taşlardan on yüzlü prizma şeklinde yükselmiş, üzeri tuğladan on köşeli bir piramitle örtülmüştür. Türbe, Sultan Kılınçaslan tarafından yaptırılmıştır. Türbede sekiz çinili sanduka vardır. Aşağıda i-simleri yazılı Selçuklu Sultanları; Sultan Mesud I, Kılıçaslan II, Rükneddin Süleymen II, Gıyaseddin Keyhüsrev I, Alâeddin Keykubat I, Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kılıçaslan IV Gıyaseddin Keyhüsrev metfun bulunmaktadır.

Tavusbaba Türbesi


Konya'nın tarihi bir mesire yeri olan Meram’dadır. I. Alâeddin Kuykubat Devrinde Konya'da ölmüş olan Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi'ye aittir. Taş ve tuğladan yapılmış, tonas kubbeli sade bir eserdir.

Ateş-Baz Veli Türbesi

Eski Meram yolu üzerindedir. Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir. Türbe 1285 yılında ölen Mevlevi Ateş-Baz Yusuf a aittir. Kesme taşlardan sekiz köşeli gövde sekizgen piramit tuğla örtülü bir külahla yapıştırılmıştır. Taş söveli kemerli kapısının altında mezar mahzenine inilen bir de kapısı mevcuttur.

Kervansaraylar


Zazadin Hanı


Sultan Alâeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu Emirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptırıldı. Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelmiş avlu tipte yapılmıştır. Hanın boyu 104 m. eni 62 metredir. Taş yapının dış duvarlarından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır. Konya-Aksaray yolunun 25. km.sinde Tömek bucağındadır.

Horozlu Hanı


1248 yılında bugünkü Konya-Aksaray asfaltının 8. Km.sinde kışlık olarak yapılmıştır. 1957-1958-1963 yıllarında kısmen onarılmıştır. Avlusuz kervansaraylar tipinde yapılmıştır.

Rızılviran Hanı

Konya-Beyşehir yolu üzerinde olup, Konya'ya 44 km. uzaklıktadır. Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yaptırılmıştır.

Kadı Mürsel (Hacı Hasan) Camii

Hükümet konağının batısındadır. Güney duvarında bulunan kitabesine göre 812 H.-1409 M. Yılında ve Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır. Üzeri çatı ile örülmüştür.

Tursunoğlu (Tahir Paşa Camii)

Abdülaziz mahallesindedir. XV Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır. Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır. Tek şerefeli ve köşeli bir minaresi vardır.

Selimiye Camii

Mevlâna Dergâhının batısın¬da inşaatına Sultan Selim Hanin şehzadeliği zamanında başlanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştır. Camii Osmanlı klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerindedir. Kuzeyinde altı sütuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süveli geçme basık kemerli cümle kapısı mevcuttur.

Aziziye Camii

Konya çarşısının ortasındadır. Muntazam kesme Gödene Taşı ile yapılan mabet son Osmanlı mimarisinin çok muvaffak bir eseridir. Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmet eliyle yaptırılan camii yandığı için (1867) Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevnihal adına yeniden bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anılmıştır. (1874) Türk Baroku uslubundadır. Altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerini iki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker. Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür.

Şerafettin Camii

Camiinin ilk banisi XIII. yy' 'da Şeyh Şerafettin'dir. Daha sonraları 1444 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey II. Tarafından onarılmıştır. Zamanla harap olan camii 1636 yılında Konyalı Mehmet Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yeniden yapılmış olup, şehrin Konak meydanındadır.

Kapı Camii

Konya'da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir. Asıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığından Kapı Camii adıyla anılır.

Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergâhı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade Seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın, cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkânları da yok etmiş. Bu olaydan bir yıl sonra cami-i üçüncü defa yeniden yapılmıştır. Bu yeni inşasına dair 1285 H. (1868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yer almaktadır.

Kapı Cami Konya'da yer alan Osmanlı Dönemi camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinde 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır. Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş Mihrabı ve ahşap minberi sadedir.

Nakiboğlu Camii

Camii, Nakiboğlu mahallesindedir. Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib'ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H. (1762 M.) yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır. Kiremitle örtülmüştür. Minaresi, 1178 H. (1764 M.) yılında Nakib'ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır. Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.

Ören Yerleri

Sille (Siyata)

Sille Konya il merkezinin 8 km. kuzey batısındadır. Bugün merkez belediye hudutları içinde olup, şehir otobüsü çalışmaktadır. Erken Hıristiyanlık döneminin de önemli bir merkezidir. Bu dönemden başka Ak Manastır diğer adı ile Hagios Khariton (St. Chariton) olmak üzere birçok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmıştır. Bu manastırlar dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.

Ak Manastır


Geniş ve mağara gibi kayadan oluşmuş olup, 6-7 şapeli ve birçok hücreleri vardır. Bu manastırda bulunan Mikael Hommenos ve Mikaeles oğlu Abraham'a ait mezar taşları Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir.

Sille Aya-Elena Kilisesi

Sille, Konya İli, Selçuklu İlçesine bağlı kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim yeridir.

İsa'nın doğumunun 327 sene sonra Bizans İmparatoru Constantin'in annesi Helâna, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, Hıristiyanlara Sille'de bir mabet yaptırmaya karar vermiştir. Mihail Arhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir. Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Abdülmecit döneminde gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır. Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmakta¬dır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartekse girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç salimlidir. Kilisenin içerisinde ahşaptan içerileri alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsisle ana mekânı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz. İsa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır.

Çatalhöyük

Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırların da olup, İlçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sı fa tını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J.Mellaart tarafından keşfedilmiştir, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan çalışmalar neticesinde 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. En erken yerleşim katı (1 ise M.Ö. 5500 yıllarında tarihlenmektedir. Stil Kritik yolu ile yapılan bu tarihleme, C14 metodu il de doğrulanmıştır. İlk yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç ağaç ve kamıştır. Bulunan kazı eserleri, Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmekte diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.

Eflatunpınar Hitit Anıtı

Konya İli, Beyşehir İlçesi, içinde bulunmaktadır. Anıtı W. J. Hamiton (1849) da bilim dünyasına ilk haber veren kişidir. Daha sonra F. Sarre ve J. Garstang ayrı ayrı yayınlamışlardır. Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır. Niteliğini kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur. Anıtın ilk planı bilinmemektedir. Bu anıt açık hava anıtlarından daha küçüktür. Doğal bir kayaya oyulmamış, her parçanın üzerin de üzerinde figür bulunan blok taşların örülmesiyle oluşmuştur. Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarihi araştırılmamıştır. Eflatunpınar Anıtı'nın blok taşları üzerendeki figürler; üstte güneş kursu, ortada tanrıça ve tanrı diye kabul edilen figürlerin arasında, yanlarında ve en alttaki figürler ellerini yukarıya doğru kaldırıp tanrı ve tanrıçayı selamlamaktadır. Bu anıt Hitit Krallık dönemine tarihlenmektedir. 1996 yılında Konya Müze Müdürlüğünce Anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlamıştır. Çalışmalarda anıtın 3.34 x 3 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu ortaya çıkmıştır. 1998 yılı çalışmalarında anıtın alt kısmında beş adet daha tanrı kabartması tespit edilmiş olup, ilerideki yıllarda kazı çalışmaları devam ettirilecektir.

Kilistra Antik Kenti

Kilistra Antik Kenti Konya'nın 34 km. güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km. kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yapılan çalışmalarda M.Ö. III. yy. kadar yerleşim olduğu anlaşılmıştır. Listradan (Hatunsaray) gelip Mistiya'ya Beyşehir'e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer almaktadır. Kilistra Antik kentinin M.S. 7. yy. da Kapadokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile birçok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şepel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır. Haç Planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlanan nitelikte olup M.S. 8. y.y.'a aittir. Sümbül Kilisede M.S. 8. yy.a ait olup devrini yansıtan süslemelerle Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnıcı ise karşılıklı yekpare kayaya oyulmuş dörder payeye oturan 3 nefli plan gösterir. Çiftli Şırahane ise karşılıklı yekpare iki kay içine oyulmuş çevresi ise bir kompleks halindedir. Doğu Şırahane'nin giriş kapısı eşiğinde M.Ö. I, yy.la ait kentin adını veren bir yazıt bulunmuştur. Bizans devrine ait kaya oyuğu iki ev ortaya çıkartılmıştır. Kilistra antik kenti oldukça geniş alana yayılmış kaya oyuğu yerleşmeleri şeklindedir. Gelecek yıllar yapılacak kazı ve temizlik çalışmaları buranın Ürgüp, Göreme gibi turistik bir yer olmasını sağlayacaktır.

Karahöyük

Konya İl Merkezine 15 km. güney doğusunda Harmancık mahallesindedir. Ulaşım belediye otobüsleri ile sağlanır. Karahöyük'te yapılan araştırmalarda höyüğün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskân edildiği anlaşılmış olup, 27 yerleşik katı tespit edilmiştir. Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarının tarihe ışık tuttuğu bilinmektedir. Eski Anadolu'nun en önemli şehir harabeleri arasındadır. Karahöyük kazılarında çıkan buluntular devrinin kültürel ve ticari ilişkileri anlatan belgelerdir. Hitit İmparatorluk Çağı öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatının Orta Anadolu'nun güney bölgesindeki en önemli buluntularını veren merkezdir. Grafitolan kap markaları ve bazı mühürler Anadolu'da yazının erken safhalarının araştırılmasında yardımcı olmaktadır. Gaga ağızlı testiler, fincanlar, yonca ağızlı testiler, rhytonar, üzüm salkımı biçimli kandiller ve diğer buluntular olup ayrıca at nalı biçimli damgalı altarlar, ocaklar ve yarım ay biçiminde atkılar devrinin karakteristik eserleridir. Buluntular Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir ve muhafaza edilmektedir.

Bolat Örenyeri

Bolat yaylası ören yeri, Hadim ilçesi Bolat köyü sınırları içinde kalan Temaşalık mevkiindedir. Literatüre adı Astra olarak geçmiş olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batısında ve Hadim'e 17 km. uzaklıktadır. Helenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskân gördüğü yüzey buluntularından anlaşılmaktadır. Kente ait önemli sayılabilecek kalıntılar; nekropol alanı, bouleterion, kilise ve büyük yapıdır. 1992-93-94 yıllarında Konya Müze Müdürlüğünce kurtarma ve temizlik çalışmaları yapılmıştır.

Nekropol Alanı

Kentin güneyindedir. M.S. 3.yy.a ait bol miktarda mezar steli ve lahit parçaları bulunmaktadır. Stellerde; boğa başları, asma dalı, üzüm salkımları ve mezuda başları işlenmiştir. Stellerdeki insan figürleri stilizedir. Lahit ve kapakları blok kayaların işlenmesi ile yapılmış olup, lahitlerde mezuda başları ve üzüm salkımları, kapaklarında ise aslan başları işlenmiştir.

Bouleterion

Kentin batısındadır. Yüksek bir noktada kurulmuştur. Cave alanının bir bölümü ayakta kalabilmiştir.

Selçuklu Köşkü

Alâeddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey eteğindedir. Sarayın II. Kılıçaslan’a ait olduğu kuvvetle muhtemeldir. Köşk, Alâeddin Keykubat zamanında genişletilerek tamir edilmiş, kare bir plan üzerine harç ve tuğlalarla iki kat olarak yapılmış, altı kat kerpiç ve molozlarla takviye edilmiştir. Köşk bugün harap olmuş bir duvar parçasından ibarettir. Son defa 1961 yılında bu tek duvarın beton bir şemsiye ile muhafazası yoluna gidilmiştir.

Kubâd-Âbad Sarayı

Kubâd-âbad Sarayı Beyşehir gölünün güneybatısında yer almaktadır.

Sultan Alâeddin Keykubad tarafından 1226-1236 yılları arasında yaptırılmıştır. Basit bir saray olmaktan çok sürekli ikamet için yapılmış Selçuklu yapılar topluluğudur. Türk saray külliyesinin en eski örneğidir. Ayrıca bugün planı bilinen tek Selçuklu Saray Külliyesidir.

Kubâd-Âbad Sarayı çinileri sır altı ve lüster tekniğinde yapılmıştır. Ayrıca çeşitli formlarda çini mozaiklerde ele geçmiştir. Ele geçen çiniler figürlü, geometrik ve bitkisel bezemelidir.

Kubâd-Âbad Sarayında yapılan kazılarda ortaya çıkan buluntular Türk Kültür tarihine çeşitli bilgiler kazandıracak niteliktedir.