CAMİLER
Damat ibrahim Paşa Camii
88 m boyunda, 44 m eninde dikdörtgen planlı bir avlu ile çevreli olan Camii'ye halk arasında Kurşunlu Camii de denmektedir. Cami'ye üç kapıdan girilir. Ana giriş avlu kapısının kuzeybatısında olup kapı üzerinde Şair Nedim'e ait bir mermer kitabe yeralmaktadır. Güney duvarındaki giriş kapısı ise yolun seviyesinden dolayı yüksekte kaldığından avluya merdivenlerle inilmektedir. 3. kapı ise doğudadır Camii giriş kapısı ve mihrap ekseni üzerinde şadırvan yer alır. Şadırvanın örtüsü kagir bir kubbe ve onu çevreleyen iki metre genişliğinde sekizgen, ahşap saçaktan meydana gelmiştir. Bu örtüyü sekizgen kesitli, sekiz adet sütun taşır. Sütunlarından aralarında siyah, beyaz almaşık düzende örülmüş sivri kemerler vardır. Şadırvanın mermer olan su haznesi, oniki planlıdır ve çeşmelerin olduğu yüzeyler, köşelerde sütunlarla birbirinden ayrılmıştır. Camii şahını 16.80x16x80 m ölçülerinde kare plandan yükselen sekizgene oturmuş kubbeyle örtülmüştür. Kıble aksında 6.00x6.85 bir mihrap önü nişi bulunur. Mihrap önü nişi, şahın zemininden 15 cm yüksektir. Kare planın köşelerindeki pandantiflere yarım kubbeler oturur. Dışta, sekizgenin köşelerinde inşa edilen ağırlık kuleleri ve alemleri Lale Devri'nin özeliklerini karakterize etmektedir. Yine dışta caminin köşelerinde yapıyı daha yüksek gösteren plastırlar bulunur. Beden duvarları, bölgeye has kesme taşlarla örülmüştür. Bu duvarlarla kubbenin ağırlığım taşıyan altı adet, geniş yivli yarım daire kesitli plastr bulunur. Kubbeye geçiş pandantifler ve tromplarla sağlanmıştır. Trompların baş kemerleri sivridir ve alçıyla mukarnas başlığı olan yarım sütun görünümündeki plastrların üzerinden başlar. Kubbe eteğinde iç dış bükey profillerle elde edilen bir konsol üzerinde galeri yer alır. Yarım küre kesitli kubbenin tepe noktasında kubbe yüzeyinden girinti yapan sekizgen bir göbek bulunur. Göbeğin ortasında mukarnaslı sarkıt vardır. Caminin giriş kapısı ahşap kanatlıdır. İçte ve dışta sivri kemerli nişler içerisine yerleştirilmiştir. Mermer profillerden oluşan bir çerçeve içindeki bu giriş kapısının yanlarında küçük birer niş bulunur. Son cemaat yeri beş kubbelidir.Üç basamakla çıkılan giriş döşemesinden 30 cm yüksekliktedir. Mermer mukarnaslı başlıkları olan mermer sütunlar üzerine oturmuştur. Sütunlar arasında sivri kemerler bulunur. Kuzeydoğu köşesinde bulunan minareye son cemaat yerinden basık kemerli bir kapıyla çıkılır. Kaide kısmı beden duvarın üst koduna kadar yükselir. Gövdesi ve şerefesi onaltıgen plana sahip minarenin sivri külahı kurşunla kaplıdır. Şerefesi barok tarzdadır. Cami dört sıra pencerelerle aydınlatılmış olup üç sırası sivri kemerli ve vitray camlıdır. Camide iç mekanda mihrap, minber, galeride dış mekanda cami portalinde, son cemaat yerinde mermer üzerinde, minare şerefesi altı ve şadırvan kemerlerinde yöreye has taş üzerinde uygulandığı görülür. Mihrap, profillerden meydana gelen dikdörtgen çerçeve içinde üzeri altı sıra mukarnas dizisiyle kapanmış nişten oluşmaktadır. Camide mermer işçiliği ile birlikte Lale Devri bezeme anlayışının en yoğun uygulandığı yer minberdir. Minber merdivenini taşıyan üçgenin alt kısmında dikdörtgen karelerin oluşturduğu yedi çerçeve vardır ve içlerinde kedi gözü bulunmaktadır. Bunlardan minber kapısı tarafında olan iki tanesinin içi oyulmayıp bu boşluğa vazo içerisinde çiçek buketi kompozisyonu yapılmıştır. Çiçek buketi, buğday başağını andıran laleler, yapraklar ve natüralist üslupta çiçeklerden oluşmaktadır. Merdiven boşluklarıyla bu kedi gözlerinin oluşturduğu çerçeveler arasında kalan üçgen yüzeyin ortasında birer gülbezek motifi yerleştirilmiştir.
Gülşehir Karavezir Kurşunlu Camisi
1779 yılında Gülşehir'li Karavezir Silahtar Seyyid Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Vakfiyesinden cami mimarının 8 akçe yevmiye ile çalışan Ebu Bekir Veledi Halil Efendi olduğu anlaşılmaktadır. Uç kapılı bir avluda yer alan Karavezir Camii, yaklaşık 400m2 bir alanı kaplamaktadır. Osmanlı mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan cami, iki renkli kesme taştan yapılmış, kare planlı, ana mekanını kaplayan 11 m çapındaki kubbe dört kemer üzerine oturtulmuştur. Kubbe dört sivri kemer ve köşelerde pandantifler ile beden duvarları üzerine oturmuştur. Kubbe ağırlığını kısmen köşe kuleleri ve payeler, kısmen de kemerler taşır. Kuzey cephesinde fazla simetrik olmayan 6 sütunun taşıdığı üç gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Üç kubbede de derinlemesine aynalı tonozla örtülüdür. Sütunlar birbirlerine basık sivri kemerle bağlanmıştır. Son cemaat yeri kubbeleri, içten pandantiflerle, dıştan kasnağa oturur. Kubbelerde yer yer nemden dökülmüş olmakla beraber kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Giriş kapısı çerçevesinin üzerinde profilli barok üslupta mermer kitabe bulunmaktadır. Yeşil zemin üzerine altın yaldızla işlenmiş madalyon şeklinde L Abdülhamid'in tuğrası yer alır. Tuğranın yan taraflarında siyah, yeşil, mavi renkte yağlı boya ile boyanmış birer demet çiçek bulunmaktadır. "Şahı-Şahani Hamidi Şeyh Sadr-ı Zişan-ı Silahtar Paşa, hayr-ı niyetiyle razı-i Hak içün, kıldı bu cami pür nuribina, sıdkile aşafı alişane, beş vakitte idelim hayr ve dua, tam tarih-i itmamın da oldı bir beyt ile lüfti göya, kıldı bu camii ehya-e lillah-i sahibi SadrMehmed Paşa 1193.
Ürgüp Taşkınpaşa Camisi
(+)
Nevşehir, Ürgüp ilçesinin, Damsa köyü merkezinde yer alan Taşkınpaşa Camii, Karamanlılar Dönemi'ne aittir. Bugün beyaz badana ile boyanması nedeniyle çirkinleştirilmiş portali geometrik bezeli bordürlerle süslüdür. Kesme taştan inşa edilmiş cami, kıble yönünde üç nefli, on bir tonozla örtülüdür. Kemerler mermer başlıklı payeler üzerine oturur. Camiinin üzeri ise düz toprak damdır. Halen Ankara Etnografya Müzesi'nde sergilenen cevizden kakma tekniğinde yapılmış mihrabı, bugüne kadar kalan tek ahşap örnek olması nedeniyle önemlidir. Mihrabın etrafındaki iki sıra bordur arabesk süsleme ve ayetlerle süslenmiştir. Mimberi ise büyük bir özenle işlenmiş, Selçuklu Dönemi'nden beri Anadolu'da uygulanmaya başlatan kündekari tekniğinde yapılmışlardır. Bir çatma tekniği olan kündekaride sekizgen, baklava ve yıldız şeklindeki ahşap parçalar birbirlerine iç içe geçerek bağlanmış,birbirlerine tutturmak için çivi ya da yapıştırıcı kullanılmamıştır. Parçalar geçme olduğundan ahşabın kuruması nedeniyle ayrılmalar ve çatlaklar oluşmaz.
Selçuklu Döneminden Kalanlar
Alaeddin Camii (Avanos): I. Alaeddin Keykubat tarafından yaptırıldığı kabul edilen cami, farklı devirlerdeki eklerle değişikliğe uğramıştır. Mihrap ve minber sık sık boyanıp elden geçirildiği için özelliklerini kaybetmiş parçalardır. Kuzeydeki enlemesine dikdörtgen kışıma küçük bîr kubbeli mekânla geçilir. Bu kısım oldukça geç bir tarihte yapılmıştır. Güneydoğu köşesindeki minare ise 1950'de ilâve edilmiştir.
Kızılkaya Camii (Gülşehİr): Kitabesine göre 1293 tarihli olan cami, eski adı Arapsun olan Gülşehir'deki Selçuklu dönemine ait yapılardan biridir. Karzaçay Hatun adlı bir kadın tarafından yaptırılmıştır. Onarımlara rağmen özgünlüğünü koruyabilmiş olan bu küçük yapı üç netlidir.
Taş Cami (Gülşehir): Tuzköy'deki bu caminin kitabesi olmadığından hangi tarihte yapıldığı tespit edilememektedir. Enlemesine bir plana sahiptir.
Osmanlı Döneminden Kalanlar
Kaya Camii: 1715 yılında Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Basık kemerli avlu kapısında mermer bir levha üzerine işlenmiş kitabenin metni şair Dürrî tarafından yazılmıştır. Bir dış avlunun ortasındaki yapı, üç bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbenin örttüğü bir kare mekândan oluşur. Cami, XIII. yüzyıl İstanbul camilerindeki plastik özellikleri yansıtır. Taş süslemelerde görülen Batılılaşma belirtileri yanında, avlu kapısı üzerine işlenmiş bir lale motifi, bu çiçeğin adıyla anılan dönemi simgelemesi bakımından ilginçtir. (Mülayim, a.g.e. 124)
Aşçıbaşı Camii (Gülşehir): Girişin üstündeki kitabeye göre sarayda aşçıbaşı olan Süleyman Ağa tarafından 1715'te yaptırılmıştır. Uzun dikdörtgen planlı bir camidir.
Damat ibrahim Paşa Camii
88 m boyunda, 44 m eninde dikdörtgen planlı bir avlu ile çevreli olan Camii'ye halk arasında Kurşunlu Camii de denmektedir. Cami'ye üç kapıdan girilir. Ana giriş avlu kapısının kuzeybatısında olup kapı üzerinde Şair Nedim'e ait bir mermer kitabe yeralmaktadır. Güney duvarındaki giriş kapısı ise yolun seviyesinden dolayı yüksekte kaldığından avluya merdivenlerle inilmektedir. 3. kapı ise doğudadır Camii giriş kapısı ve mihrap ekseni üzerinde şadırvan yer alır. Şadırvanın örtüsü kagir bir kubbe ve onu çevreleyen iki metre genişliğinde sekizgen, ahşap saçaktan meydana gelmiştir. Bu örtüyü sekizgen kesitli, sekiz adet sütun taşır. Sütunlarından aralarında siyah, beyaz almaşık düzende örülmüş sivri kemerler vardır. Şadırvanın mermer olan su haznesi, oniki planlıdır ve çeşmelerin olduğu yüzeyler, köşelerde sütunlarla birbirinden ayrılmıştır. Camii şahını 16.80x16x80 m ölçülerinde kare plandan yükselen sekizgene oturmuş kubbeyle örtülmüştür. Kıble aksında 6.00x6.85 bir mihrap önü nişi bulunur. Mihrap önü nişi, şahın zemininden 15 cm yüksektir. Kare planın köşelerindeki pandantiflere yarım kubbeler oturur. Dışta, sekizgenin köşelerinde inşa edilen ağırlık kuleleri ve alemleri Lale Devri'nin özeliklerini karakterize etmektedir. Yine dışta caminin köşelerinde yapıyı daha yüksek gösteren plastırlar bulunur. Beden duvarları, bölgeye has kesme taşlarla örülmüştür. Bu duvarlarla kubbenin ağırlığım taşıyan altı adet, geniş yivli yarım daire kesitli plastr bulunur. Kubbeye geçiş pandantifler ve tromplarla sağlanmıştır. Trompların baş kemerleri sivridir ve alçıyla mukarnas başlığı olan yarım sütun görünümündeki plastrların üzerinden başlar. Kubbe eteğinde iç dış bükey profillerle elde edilen bir konsol üzerinde galeri yer alır. Yarım küre kesitli kubbenin tepe noktasında kubbe yüzeyinden girinti yapan sekizgen bir göbek bulunur. Göbeğin ortasında mukarnaslı sarkıt vardır. Caminin giriş kapısı ahşap kanatlıdır. İçte ve dışta sivri kemerli nişler içerisine yerleştirilmiştir. Mermer profillerden oluşan bir çerçeve içindeki bu giriş kapısının yanlarında küçük birer niş bulunur. Son cemaat yeri beş kubbelidir.Üç basamakla çıkılan giriş döşemesinden 30 cm yüksekliktedir. Mermer mukarnaslı başlıkları olan mermer sütunlar üzerine oturmuştur. Sütunlar arasında sivri kemerler bulunur. Kuzeydoğu köşesinde bulunan minareye son cemaat yerinden basık kemerli bir kapıyla çıkılır. Kaide kısmı beden duvarın üst koduna kadar yükselir. Gövdesi ve şerefesi onaltıgen plana sahip minarenin sivri külahı kurşunla kaplıdır. Şerefesi barok tarzdadır. Cami dört sıra pencerelerle aydınlatılmış olup üç sırası sivri kemerli ve vitray camlıdır. Camide iç mekanda mihrap, minber, galeride dış mekanda cami portalinde, son cemaat yerinde mermer üzerinde, minare şerefesi altı ve şadırvan kemerlerinde yöreye has taş üzerinde uygulandığı görülür. Mihrap, profillerden meydana gelen dikdörtgen çerçeve içinde üzeri altı sıra mukarnas dizisiyle kapanmış nişten oluşmaktadır. Camide mermer işçiliği ile birlikte Lale Devri bezeme anlayışının en yoğun uygulandığı yer minberdir. Minber merdivenini taşıyan üçgenin alt kısmında dikdörtgen karelerin oluşturduğu yedi çerçeve vardır ve içlerinde kedi gözü bulunmaktadır. Bunlardan minber kapısı tarafında olan iki tanesinin içi oyulmayıp bu boşluğa vazo içerisinde çiçek buketi kompozisyonu yapılmıştır. Çiçek buketi, buğday başağını andıran laleler, yapraklar ve natüralist üslupta çiçeklerden oluşmaktadır. Merdiven boşluklarıyla bu kedi gözlerinin oluşturduğu çerçeveler arasında kalan üçgen yüzeyin ortasında birer gülbezek motifi yerleştirilmiştir.
Gülşehir Karavezir Kurşunlu Camisi
1779 yılında Gülşehir'li Karavezir Silahtar Seyyid Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Vakfiyesinden cami mimarının 8 akçe yevmiye ile çalışan Ebu Bekir Veledi Halil Efendi olduğu anlaşılmaktadır. Uç kapılı bir avluda yer alan Karavezir Camii, yaklaşık 400m2 bir alanı kaplamaktadır. Osmanlı mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan cami, iki renkli kesme taştan yapılmış, kare planlı, ana mekanını kaplayan 11 m çapındaki kubbe dört kemer üzerine oturtulmuştur. Kubbe dört sivri kemer ve köşelerde pandantifler ile beden duvarları üzerine oturmuştur. Kubbe ağırlığını kısmen köşe kuleleri ve payeler, kısmen de kemerler taşır. Kuzey cephesinde fazla simetrik olmayan 6 sütunun taşıdığı üç gözlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Üç kubbede de derinlemesine aynalı tonozla örtülüdür. Sütunlar birbirlerine basık sivri kemerle bağlanmıştır. Son cemaat yeri kubbeleri, içten pandantiflerle, dıştan kasnağa oturur. Kubbelerde yer yer nemden dökülmüş olmakla beraber kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Giriş kapısı çerçevesinin üzerinde profilli barok üslupta mermer kitabe bulunmaktadır. Yeşil zemin üzerine altın yaldızla işlenmiş madalyon şeklinde L Abdülhamid'in tuğrası yer alır. Tuğranın yan taraflarında siyah, yeşil, mavi renkte yağlı boya ile boyanmış birer demet çiçek bulunmaktadır. "Şahı-Şahani Hamidi Şeyh Sadr-ı Zişan-ı Silahtar Paşa, hayr-ı niyetiyle razı-i Hak içün, kıldı bu cami pür nuribina, sıdkile aşafı alişane, beş vakitte idelim hayr ve dua, tam tarih-i itmamın da oldı bir beyt ile lüfti göya, kıldı bu camii ehya-e lillah-i sahibi SadrMehmed Paşa 1193.
Ürgüp Taşkınpaşa Camisi
(+)
Nevşehir, Ürgüp ilçesinin, Damsa köyü merkezinde yer alan Taşkınpaşa Camii, Karamanlılar Dönemi'ne aittir. Bugün beyaz badana ile boyanması nedeniyle çirkinleştirilmiş portali geometrik bezeli bordürlerle süslüdür. Kesme taştan inşa edilmiş cami, kıble yönünde üç nefli, on bir tonozla örtülüdür. Kemerler mermer başlıklı payeler üzerine oturur. Camiinin üzeri ise düz toprak damdır. Halen Ankara Etnografya Müzesi'nde sergilenen cevizden kakma tekniğinde yapılmış mihrabı, bugüne kadar kalan tek ahşap örnek olması nedeniyle önemlidir. Mihrabın etrafındaki iki sıra bordur arabesk süsleme ve ayetlerle süslenmiştir. Mimberi ise büyük bir özenle işlenmiş, Selçuklu Dönemi'nden beri Anadolu'da uygulanmaya başlatan kündekari tekniğinde yapılmışlardır. Bir çatma tekniği olan kündekaride sekizgen, baklava ve yıldız şeklindeki ahşap parçalar birbirlerine iç içe geçerek bağlanmış,birbirlerine tutturmak için çivi ya da yapıştırıcı kullanılmamıştır. Parçalar geçme olduğundan ahşabın kuruması nedeniyle ayrılmalar ve çatlaklar oluşmaz.
Selçuklu Döneminden Kalanlar
Alaeddin Camii (Avanos): I. Alaeddin Keykubat tarafından yaptırıldığı kabul edilen cami, farklı devirlerdeki eklerle değişikliğe uğramıştır. Mihrap ve minber sık sık boyanıp elden geçirildiği için özelliklerini kaybetmiş parçalardır. Kuzeydeki enlemesine dikdörtgen kışıma küçük bîr kubbeli mekânla geçilir. Bu kısım oldukça geç bir tarihte yapılmıştır. Güneydoğu köşesindeki minare ise 1950'de ilâve edilmiştir.
Kızılkaya Camii (Gülşehİr): Kitabesine göre 1293 tarihli olan cami, eski adı Arapsun olan Gülşehir'deki Selçuklu dönemine ait yapılardan biridir. Karzaçay Hatun adlı bir kadın tarafından yaptırılmıştır. Onarımlara rağmen özgünlüğünü koruyabilmiş olan bu küçük yapı üç netlidir.
Taş Cami (Gülşehir): Tuzköy'deki bu caminin kitabesi olmadığından hangi tarihte yapıldığı tespit edilememektedir. Enlemesine bir plana sahiptir.
Osmanlı Döneminden Kalanlar
Kaya Camii: 1715 yılında Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Basık kemerli avlu kapısında mermer bir levha üzerine işlenmiş kitabenin metni şair Dürrî tarafından yazılmıştır. Bir dış avlunun ortasındaki yapı, üç bölümlü son cemaat yeri ve tek kubbenin örttüğü bir kare mekândan oluşur. Cami, XIII. yüzyıl İstanbul camilerindeki plastik özellikleri yansıtır. Taş süslemelerde görülen Batılılaşma belirtileri yanında, avlu kapısı üzerine işlenmiş bir lale motifi, bu çiçeğin adıyla anılan dönemi simgelemesi bakımından ilginçtir. (Mülayim, a.g.e. 124)
Aşçıbaşı Camii (Gülşehir): Girişin üstündeki kitabeye göre sarayda aşçıbaşı olan Süleyman Ağa tarafından 1715'te yaptırılmıştır. Uzun dikdörtgen planlı bir camidir.