31 Temmuz 2012 Salı
Posted by Unknown | File under : AYDIN -TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ, aydın tarihi, aydın turistik mekanlar yerler
00:44
PERMALINK
Posted by Unknown | File under : Bursanın Tarihi yerleri, ÇOBAN BEY TÜRBESİ, DEVLET HATUN TÜRBESİ, GÜLÇİÇEK HATUN TÜRBESİ, HACI İVAZ PAŞA TÜRBESİ, KARA MUSTAFA PAŞA TÜRBESİ, ŞEHZADE MAHMUD TÜRBESİ
ÇOBAN BEY TÜRBESİ
Umurbey Mahallesinde, kendi adıyla anılan sokakta yer alan türbe, Osmanlı İmparatorluğunun kurucularından Osman Bey’in oğlu Çoban Bey’e aittir. Yapım tarihini belirleyen yazıtı bulunmamaktadır. XIV. yüzyıl başlarında yapıldığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir.
Yer yer moloz taş ve tuğla malzemenin bir arada kullanıldığı yapı, 6.45 x 6.45metre iç ölçüsünde, kare planlı, üzeri basık bir kubbe ile örtülüdür. Beden duvarlarından kubbeye geçiş üçgenler aracılığı ile sağlanmıştır. Kubbe dıştan betonla kaplı ve iki sıra kirpi saçaklıdır. Yapının içi sıvasız olup bakımsız bir haldedir.
Giriş kapısı tuğladan yapılmış, sivri alınlıklıdır. Güney ve doğu yönündeki altlı üstlü ikişer pencere ile içerinin aydınlanması sağlanmıştır. Batıdaki pencereler ile kapı üstündeki pencere sonradan örülerek kapatılmıştır.
DEVLET HATUN TÜRBESİ
Yeşil Külliyesinin altında, Meydancık Semtinde bulunmaktadır. Çelebi Sultan Mehmet tarafından annesi Germiyanoğlu Yakup Bey’in kızı Devlet Hatun için 816 H.(1414)yılında yaptırılmıştır. Sivri külahlı, içten kubbeli, yanları açık bir türbedir.
Yapı dıştan dışa 5.75 x 5.75metre ölçüsündedir. Tamamı mermerden yapılmış, köşelerde gönye ayaklar üstüne, ortada ise silindirik sütunlara basan sekiz sivri kemere sahiptir. İçeride kırk sekiz dilimli helezoni kubbe, dıştan yüksek kasnağa oturan kurşunla kaplı bir külahı bulunmaktadır. Kubbe kasnağında baklava motifleri veren bir kuşak yer almaktadır. Yapı külahlı türbelerin Osmanlılar döneminde yapılan en son örneği olması nedeniyle önem taşımaktadır.
EBE HATUN TÜRBESİ
Muradiye Cami hazır esinde yer alan, Fatih Sultan Mehmet’in ebesine ait türbede kitabe bulunmamaktadır.
Yapı dıştan dışa 4.46 x 4.46metre boyutlarında, oldukça düzgün kare planlı, taş ve tuğla ile örülmüş ayakları birbirine bağlayan sivri kemerler üzerine oturan bir kubbeye sahip, yanları açık bir türbedir. Kemerlerin üzengi düzeyinin hemen alt kısmında ahşap gergiler yer almaktadır. İki sıra kirpi saçağa sahip kubbenin üzeri dıştan kurşunla kaplıdır. Yerden bir metre yükseklikte, mermerden Ebe Hatun’un sandukası bulunmaktadır.
EBU İSHAK CAMİ ÖNÜNDEKİ TÜRBE
Ebu ishak cami önünde yer alan türbe, XV. yüzyıl da yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, üzeri çatı ile örtülü olup moloz taşla inşa edilmiştir. Kuzey duvarında aslanağzı biçiminde bir çörteni bulunmaktadır.
Türbedeki tek sanduka başucunda (Abdullah Mustafa) yazılıdır. Sandukanın yanları çini parçacıkları ile süslüdür. 31-182-34
EMİR SULTAN TÜRBESİ
Emir Sultan Semtinde, Emir Sultan Cami yanında bulunan türbede; Emir Sultan, oğlu Emir Ali, zevcesi Hundi Hatun ve iki kızı yatmaktadır. Emir Sultan Buhara’da doğmuş, kendisi Es-Seyyid Şemsüddin Mehmet bin Aliyyül Buhari olarak bilinir. Dönemin önemli bilginlerindendir. 1391 yılında Bursa’ya gelmiş ve Yıldırım Bayezıd’ın kızı Hundi Hatun’la evlenmiştir. 1429 yılında veba hastalığına yakalanarak vefat etmiştir.
Türbenin orijinal yapısından bugüne pek bir şey kalmamıştır. Bugünkü türbe 1868 yılında Sultan Aziz tarafından yenilenmiştir. Sekizgen planlı yapının üzeri dıştan kurşunla kaplı bir kubbeyle örtülüdür. Türbe; avlu düzeyinden bir metre daha aşağıdadır. Giriş kapısı doğu yönündedir. Kapının bulunduğu doğu cephesi beden duvarları hariç diğer cephelerde yuvarlak kemerli, geniş birer pencere bulunmaktadır.
GAZİ TİMUR TAŞ PAŞA TÜRBESİ
Çukur hamamın karşısındaki sekinin dibinde, birisi Gazi timurtaş Paşa’ya ait üç kabir bulunmaktadır. 1949 yılında kabirleri içine alan yeni bir türbe yapılmıştır.
GÜLÇİÇEK HATUN TÜRBESİ
I. Murat Hüdavendiğar’ın eşi Yıldırım Bayezıd’ın annesi Gülçiçek Hatun’a ait olan türbe, Altıparmak Semtinde, Sarıklı Değirmen Sokağında yer almaktadır. Padişah analarından kendi adına türbesi olan ilk kadındır.
Kare planlı yapı, tek kubbeyle örtülüdür. Kabirlerin bulunduğu mekânın önünde, yanları kapalı revaklı bir bölüm yer almaktadır. Eskiden çatı ile örtülü revakın üzeri bugün yıkılmış durumdadır.
Üç sıra tuğla, bir sıra kefeki taş dizisiyle örülmüş beden duvarlarının kalınlığı 0.85metredir. Cephelerin dış köşeleri kesme kefeki taşla örülmüştür. Beden duvarlarından kubbeye geçiş içeride üçgenler aracılığı ile sağlanmıştır. Kubbe; kesme taşla örülmüş sekizgen bir kasnağa oturtulmuştur.
Giriş kapısı, tuğla işçiliği ile yapılmış, iç içe iki yuvarlak kemere ve mermer söveye sahiptir.
Türbede Gül çiçek Hatun’dan başka kimliği bilinemeyen üç kişiye ait sandukalar bulunmaktadır.
GÜLRUH SULTAN TÜRBESİ
Muradiye Cami haziresinin batı yönünde bulunan türbe, 1502 yılında vefat eden II. Bayezıd’ın karısı ve Alem şah’ın annesi Gülruh Sultan’a aittir.
Kare planlı türbenin bir sıra kesme taş ve üç sıra tuğla dizilerinden yapılmış olan beden duvarları kirpi saçaklarla sonuçlanmaktadır. Mekânın üzerine sekizgen kasnağa oturan bir kubbe örtmektedir. Sivri kemerli girişi küçük bir eyvan biçimindedir. Kapı, basık kemerli, mermer söveli olup kav sarası beş sıra stalâktitlerle düzenlenmiştir. Giriş eyvanının sağ ve solunda mihrabiyeler bulunmaktadır.
Beden duvarları üzerinde bulunan sekiz pencere, mermer söveli ve sivri kemer alınlıklıdır. Kubbe kasnağındaki dört pencere ise sivri kemerli, alçı şebekelidir. İçeride kubbeye geçişler stalâktitli tromplarla sağlanmıştır. Çok renkli kalem işi ile bezeli olan beden duvarları sonradan badanayla kapatılarak üzerine sade kalem işi tezyinat yapılmıştır. Kapı ve pencere kapakları yapıldığı döneme ait ahşap işçiliğinin güzel birer örnekleridir.
İçeride Gülruh Sultan’dan başka kızı Kamer Sultan, Alem şah’ın oğlu Osman ve kızı Fatma’ya ait mermer sandukalar yer almaktadır.
GÜLŞAH HATUN TÜRBESİ
Muradiye bloku içinde yer alan türbe XV. yüzyılda yaptırılmıştır. Türbe Fatih Sultan Mehmet’in eşlerinden, Şehzade Mustafa’nın annesi Gülşah Hatun’a aittir.
Küçük eyvan görümündeki bir girişe sahip türbede ana hacim kare planlıdır. Kubbe içeriden baklava motifleri veren bir kuşağa, dıştan sekizgen kasnağa oturmaktadır. Duvar kalınlıkları 0.82 x 0.85metre arasında farklılık göstermektedirler. Beden duvarlarındaki sivri kemer alınlıklı, mermer söveli altı pencere ile kasnakta bulunan dört sivri kemerli, alçı şebekeli pencere içerinin aydınlanmasını sağlamıştır. Girişteki küçük eyvanın iki yanında mihrabiyeler bulunmaktadır. Kapı sövesi mermer olup üstüne tuğlarla dokuz dilimli bir taç işlenmiştir.
Duvarları iki sıra tuğla, bir sıra taş ile örülmüştür. Alt silmede bir, kubbede iki sıra kirpi saçakla duvarlar sonuçlandırılmıştır.
Türbenin içinde biri Gülşah Hatun’a, diğeri II. Bayezıd’ın oğlu Şehzade Ali’ye ait mermerden yapılmış iki sanduka yer almaktadır.
HAMZA BEY TÜRBESİ
Hamza Bey Semtinde, Hamza Bey Camisinin güneybatısında XV.yy. yaptırılan türbe,Çelebi Sultan Mehmet’in Kumandanı, II. Murat’ın Veziri Hamza Bey’e aittir.
İzmir’in Fatihi, İstanbul’un Fethinde, Rumeli orduları kumandanı olan Hamza Bey, Fatih Sultan Mehmet’in Romanya’ya yolladığı elçilik heyetinde bulunmuş, Kazıklı Voyvoda tarafından yirmibin civarındaki köylü ve arkadaşları ile birlikte 1461 yılında kazıklara geçirilmek suretiyle şehit edilmiştir. Naaşı Bursa’ya getirilip bu türbeye gömülmüştür.
Kesme taş ve tuğla malzemenin bir arada kullanıldığı yapı sekizgen bir alana sahip olup üzeri kubbe ile örtülüdür. Bir metre kalınlığındaki duvarları iki sıra kirpi saçak dizisi ile nihayetleşir. Dıştan kurşunla kaplı kubbe sekizgen bir kansak üzerine oturmaktadır. Türbeye giriş doğu yönünde küçük eyvanlı bir kapıdan sağlanmakta, eyvanın sağ ve solunda mihrabiyeler bulunmaktadır. Yapının beden duvarlarındaki sivri kemer alınlıklı, mermer söveli, demir parmaklıklı, altı pencere ile üstte dilimli çerçeveye sahip alçı şebekeli, renkli camlı sekiz pencere ile aydınlanması sağlanmıştır.
HATİCE SULTAN TÜRBESİ
Kükürtlü Hamam’ın güneydoğusunda yer alan türbeyi II.Bayezıd’ın kızı,(Kara Mustafa Paşa’nın Hanımı)Hatice Sultan için Bursa Subaşısı Mehmed Bey yaptırmıştır.
XVI. yüzyıl başlarında gerçekleştirilmiş olan kare planlı yapı,üçgen geçişli ve dıştan sekizgen kasnaklı kubbeye sahiptir.Eserin güneyindeki tonoz örtülü revaklı bölümle birlikte boyuna uzanan dikdörtgen bir plan oluşturmaktadır.Pencerelerin üst söve yüksekliğine kadar kesme kefeki taş ve mermer dizisi ile örülmüş duvarlar,tuğla-kesme taş dizisi ile son bulmaktadır.Kubbenin üzeri dıştan kurşunla kaplıdır.
Kasnakta üç,batı ve doğu duvarında ikişer pencere mevcuttur.Revaklı bölümün yanları kapalı olup,dört mermer sütuna oturan,üç sivri kemere sahiptir.
I. MURAD (HÜDAVENDİGAR)TÜRBESİ
Çekirge semtinde, I.Murat (Hüdavendigar) Camisinin kuzeybatısında bulunan türbe, Yıldırım Bayezıd tarafından 1389 yılında I. Kosova Savaşında şehit olan I.Murat (Hüdavendigar) için yaptırılmıştır. Ancak 1854 yılında deprem sonucu türbenin tamamının yıkıldığı, sonradan temelleri üzerine bugünkü türbenin yapıldığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir.
Yapı, yaklaşık olarak 17.60 x 17.60 metre boyutlarında olan kare bir plana sahiptir. Ortada sekiz sütunun taşıdığı kemerlere oturan sekizgen kasnaklı kubbeli bölümün etrafını üstü tonoz örtülü bölüm çevirmektedir. Sütun başlıkları alçıdan kenger yaprakları ile süslenmiştir.
Kuzey cephesi dıştan üç payanda ile desteklenen yapıyı, yuvarlak kemerli dokuz pencere aydınlatmaktadır. Dış cepheler sıva ve badanalıdır.
Türbenin tam ortasında pirinç parmaklıklar içinde büyük sanduka, I. Murat’a aittir. Diğer sandukalar ise oğlu Yakup Çelebi, Torunu Süleyman Çelebi ve onun oğlu Orhan’a Yıldırım Bayezıd’ın oğlu Musa Çelebi ve Şehzade Mehmet’e aittir. Diğer ikisinin kime ait olduğu bilinmemektedir.
II. MURAD VE ALAADDİN TÜRBELERİ
Muradiye türbelerinin bulunduğu bahçede, girişin karşısında yer alan türbe, kapısı üzerindeki kitabede belirttiği gibi II. Sultan Murat’ın 855 H.(1451) yılında ölümü üzerine vasiyetine uygun olarak oğlu Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır.
Türbe 13.45 x 13.45 metre iç ölçüsünde kare planlıdır. Orta bölüm dört ayak ve dört sütunun tuttuğu kasnak üzerine oturtulmuş, bir kubbe ve bu kubbeyi çevreleyen tonozlu bir galeriden oluşmaktadır. Sütunlar Bizans başlıklıdır. Orta kubbe dışta sekizgen bir kasnağa oturmakta olup, üzeri kurşun kaplıdır. İçeride kubbeye geçişler tromplar aracılığı ile sağlanmıştır. Sultan Murat’ın tek başına yattığı türbenin içinde hiçbir tezyinat yoktur. Vasiyeti üzerine kubbe de kilit taşı yerine, daire biçimli bir açıklık bırakılmıştır. Mezarın üzeri toprakla kapalı, örtüsüz basit bir şekilde bırakılmıştır.
Ahşap işçiliğinin güzel örneklerinden olan kapı kanatları, mermerden yapılmış, küçük bir eyvan ve kemer içersindedir. Türbenin en önemli noktası kapı önündeki ahşap saçağıdır. Renkli süsleme bakımından fevkalade güzel bir eserdir. Stalaktitler, on iki köşeli yıldızlar ve yaldızlı çivi başları ile bezenmiştir.
MÜKRİME HATUN TÜRBESİ
Muradiye türbelerin bulunduğu bahçenin güneybatısında yer alan türbe, 1515 yılında yapılmıştır. Kare planlı türbe taş ve tuğla dizileri ile örülmüştür.
Duvarlardan kubbeye geçiş, içinde tromplarla, dıştan sekizgen kasnakla sağlanmıştır. Doğudaki giriş, kesme taştan yapılmış eyvan şeklindedir. Eyvanın sağ ve solunda mihrabiyeler yer almaktadır. Kapı kav sarasındaki stalkatitler dökülmüştür.
Beden duvarlarında, sivri kemer alınlıklı, taş söveli, geçmeli demir parmaklıklı ikişerden sekiz, kasnakta ise sivri kemerli, alçı şebekeli dört olmak üzere toplam oniki pencere yapıyı aydınlatmaktadır.
Mihrap nişi, üç sıraya düzenlenmiş stalaktitlerden oluşmaktadır. Duvarlar ve kubbe içeride, içeride çok renkli kalem işçiliği ile arabesk, geometrik desenler ve ayetler bezeli iken sonradan üzeri badana ile kapatılmıştır.
OKÇU BABA TÜRBESİ
Hisar kapısı yanındaki türbe XIV. yüzyıl da yaptırılmıştır. Kesme taş ve tuğla malzemenin bir arada kullanıldığı türbe 3.45 x 3.45 metre iç ölçüsünde, üzeri içeriden kubbe, dıştan çatı ile örtülüdür. Duvar kalınlıkları yaklaşık olarak 0.50 metredir. Beden duvarlarından kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Kubbenin tam ortası bitkisel motifli kalem işçiliği ile bezenmiştir.
Girişi, kuzey yönündeki 0.90 x 1.10 metre ölçüsünde tuğladan örülmüş, yuvarlak kemerli bir çıkıntı ile sağlanan yapıyı üç tane demir parmaklı, dikdörtgen çerçeveli pencere aydınlatmaktadır.
İçinde Bursa’nın fethinde hizmet etmiş Nasrettin Paşa veya Nusret Paşa’ya ait tek kabir bulunmaktadır.
ORHAN GAZİ TÜRBESİ
Hisarda, Tophane parkının girişinin sağında bulunan türbe, Osman Gazi’nin Oğlu Bursa Fatihi Orhan Gazi’ye aittir. Bugün yer yer zemin mozaikleri kalmış bulunan, Bizans Kilisesi kalıntısı üzerine yapımıştır. 1854 depreminde yıkılan türbe 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yeniden yaptırılmıştır.
Dışarıdan her bir kenarı 16.80metre uzunluğunda olup, yapının duvar kalınlığı 1.30 metredir. Giriş güney cepheden sağlanır. Türbenin içinde Tanzimat Uslubundaki başlıklara sahip, boyalı dört kalın sütunun taşıdığı yuvarlağa yakın sivri kemerlerin üzerine oturan kubbe ile örtülü orta bölümün etrafı beşik tonoz örtülü bir bölümle çevrilmiştir. Bu yöntemi I.Murad ve II. Murat türbelerinde de görmekteyiz. Yapının içi beyaz kireç ile boyanmış, süslemeleri oldukça sade yapılmıştır. Türbenin ortasında etrafı dökme pirinç parmaklıklarla çevrili Orhan Gazi’nin görkemli sandukası vardır. Ayrıca Orhan Gazi’nin Hanımı Nilüfer Hatun, Oğlu Kasım Çelebi, Kızı Fatma Sultan, Cem Sultan’ın Oğlu Abdullah, II. Bayezıd’ın Oğlu Korkut, Yıldırım’ın Oğlu Musa Çelebi ve isimleri bilinmeyen ondört kişinin sandukaları yer almaktadır.
OSMAN GAZİ TÜRBESİ
Tophane semtinde, parkın girişinin solunda yer alan türbe, ilk defa Osman Gazi’nin Gümüşlü kümbete gömülmesi için yaptığı vasiyeti üzerine, oğlu Orhan Gazi tarafından Bizans Manastırı değiştirilerek yapılmıştır. 1801 yılındaki büyük yangında hasar gören yapı, 1854 yılındaki deprem sonucunda tamamen yıkılmıştır. Bugünkü türbenin yeniden 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır.
Türbe kesme kefeki taş ile yapılmıştır. Duvar kalınlığı 1.20metre olup sekizgen planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Kasnağı sekizgen olan kubbe, dıştan kurşunla kaplanmıştır. Poligonsal gövdeli sandukanın bulunduğu yere 4.10 x 5.08metre boyutlarında, üzeri aynalı tonoz örtülü bölümden geçilir.
Giriş cephesi dışında türbenin her yanında birer yuvarlak kemerli pencere bulunmaktadır.
Türbenin ortasında Osman Gazi’nin her yanı sedef kakmalı parmaklıklarla çevrili sandukanın üzeri sırma işlemeli kadife ile örtülüdür. Sandukanın solunda Oğlu Alaaddin Bey, Alaaddin Bey’in yanında Murat Hüdavendiğar’ın oğlu İbrahim Bey, Orhan Gazi’nin Hanımı Aspurca Hatun ile kimlere ait oldukları bilinmeyenlerle birlikte on yedi sanduka yer almaktadır.
SARAYLILAR (CARİYELER)TÜRBESİ
Muradiye camisinin güneydoğusunda bulunan türbenin ne zaman yapıldığına dair herhangi bir yazıtı bulunmamaktadır. Ancak eserin mimari tarzı XV. yüzyılda yapıldığı intibaını vermektedir.
Yapımında taş tuğla malzeme bir arada kullanılmıştır. Birbirine sivri kemerler bağlanmış, sekiz ayağın taşıdığı kare alanın üstüne betonla kaplı sivri bir külah örtmektedir. Etrafı tuğla testere dişi ile çevrili kemerler, üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş dizisiyle örülmüştür. Yerden 1.00 metre yükseklikte kare tuğla ile kaplanmış zemin üzerinde, kime ait olduğu bilinmeyen iki sanduka yer almaktadır.
SELİM ZADE TÜRBESİ
Selim zade Mahallesinde, aynı adlı caminin önünde, moloz taştan yapılmış mimari bir özelliği bulunmayan türbe 1611 yılında ölen müderris Selim zade Mehmet Efendi’ye aittir.
İçinde kitabesiz beş kabir bulunmaktadır. 1950 yılından sonra yeniden yapılmıştır.
ŞEHZADE MAHMUD TÜRBESİ
Muradiye bloğu içinde bulunan türbe, 1506 yılında II.Bayezıd’ın oğlu Şehzade Mahmut için annesi Bülbül Hatun tarafından, Mimar Yakup’a yaptırılmıştır. Şehzade Mahmut’ tan başka oğlu Şehzade Musa, Orhan, Emir ve Mahmut’un annesi Bülbül Hatun’ un mermerden yapılmış sandukaları bulunmaktadır.
Kesme taş ve tuğla malzemenin bir arada kullanıldığı sekizgen planlı türbe; iki sıra kirpi saçaklı, dışardan kurşunla kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Yapının kuzeybatıya rastlayan yüzüne dört mermer ayağı birleştiren Bursa tipi kemerli giriş mekânı yerleştirilmiştir. Giriş kapısı dıştan basık, içten Bursa tipi kemerle çevrilidir.
Duvarlar içeride pencere üstüne kadar, üzerinde altın yaldızlı, baskı tekniği ile yapılmış motifler bulunan lacivert ve turkuvaz renkli altıgen çinilerle kaplıdır. Etrafını ise beyaz, lacivert turkuvaz renkte çiçek motifli bordür çevirmektedir. Duvarların üst kısmı ve kubbe çok renkli kalem işçiliği ile bezenmiştir. Mihrabı dört sıra stalaktitli, kapı ve pencere kapakları orijinal olup ahşap işçiliği ilginçtir.
kadılarından olan Molla Şemsüddin Mehmet Fenari’nin kabri aynı adla anılan caminin kapısı yanında bahçe içindedir. Ölümünde dikilen mezar taşı kaybolmuştur, yerine yeni mezar taşı yapılmıştır.
1351 yılında Horasanda doğmuş, ünlü bilginlerden ders almış, öğrenimini tamamladıktan sonra Bursa’ya gelip yerleşmiştir. Yıldırım Beyazıt ve Çelebi Sultan Mehmet döneminde fizik, matematik ve diğer ilim dalları ile ilgilenmiştir.
Bahçede ayrıca Molla Fenarı’nin oğul ve kızlarının mezar taşlarıda bulunmaktadır.
HACI İVAZ PAŞA TÜRBESİ
Bursa merkez Osmangazi İlçesi, Pınarbaşı Semti, İvazpaşa Sokağı’nda, sekiz taş ayağa oturan açık türbe. Türbe içinde, ünlü mimar ve devlet adamı Hacı İvaz Paşa ile oğlunun mezarları bulunmaktadır. Eskiden iki mezar yan yana ve açıkta iken, sonradan yaptırılan açık türbe altında birleştirilmiştir. Hacı İvaz Paşa’nın mezar taşı, zengin rümilerle işlenmiş olup dört satırlık yazısı vardır.
“ İnsan türünün özü, bereketler babası, iyilikler kaynağı İvaz oğlu büyük vezir Ahi Bayezıt oğlu İvaz Paşa (makamları güzel) dokuz zilkada sene (1429)”
KARA MUSTAFA PAŞA TÜRBESİ
Hamza Bey Semtinde, Hamza Bey Cami bahçesinde kuzey yönünde yer alan türbe, II. Bayezıd’ın kızı Hatice Sultan’ın eşi Kara Mustafa Paşa’ya aittir. Kara Mustafa Paşa; Sultan Cem olayında taraf tutmak suçu ile 1483 yılında idam edilmiştir.
Kara Mustafa Paşa 1477 tarihli vakfiyesinde; Pazarcık’taki imareti ve Bursa’daki türbesi için İstanbul’a Molla Hüsrev Mahallesi’ndeki hamamı, Mahmut Paşa Mahallesi’ndeki evleri, İnegöl’de Karaca Değirmeni, Doğanca Pazarında iki değirmenli bina gibi br çok yapının gelirini bıraktığına değinmektedir.
Kesme taş ve tuğlanın bir arada kullanıldığı, dıştan dışa 9,88 x 9,88 metre boyutlarındaki kare planlı türbenin beden duvarları saçakla sonuçlandırılmıştır. Yapının üzerine içeriden üçgenlerle geçişin sağlandığı, sekizgen kasnağa sahip bir kubbe örtmektedir.
00:38
PERMALINK
Posted by Unknown | File under : balıkesir Saat Kulesi, Balıkesir'in Tarihi ve Turistik Yerleri, Hisar içi Camii, Şadırvan, Ulu Cami, Yeşilli Camii, Yıldırım Camisi (Eski Cami) ve Külliyesi, Zağnos Paşa Camii ve Külliyesi
Saat Kulesi:
aat Kulesi 1829 yılında Girit’li Mehmet Paşa tarafından İstanbul Galata Kulesi’nin benzeri olarak silindir şeklinde yaptırılmış idi. 1897 yılındaki deprem nedeniyle yıkılınca, 1901 yılında bugünkü şekliyle yeniden yaptırılmıştır. Kare prizma şeklindeki bina, beyaz kesme taş ile yapılmış ve kabartma işçiliklerle de süslü hale getirilmiştir.En üst kat kubbe ile örtülmüş ve büyük bir çan eklenmiştir. Buranın hemen altındaki katta ise dört yöne de birer saat konmuştur.
Yeşilli Camii (Hisar içi Camii):Kimin tarafından yaptırıldığı bilinmeyen cami, 1786'da Külahçızade Hacı Mustafa Efendi tarafından tamir ettirilmiştir. Eski Kuyumcular Mahallesindedir.
Zağnos Paşa Camii ve Külliyesi:
Zağnos Paşa Camii ve Külliyesi:
1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in vezirlerinden Zağnos Paşa tarafından Balıkesir’de bir külliye olarak yaptırılmıştır. Günümüzde hamamı ve camiisi ayaktadır. Camii Fatih'in 48 adamının görevlendirilmesiyle 6 haftada yaptırılmış ve 3 Mart 1461 günü büyük bir merasim töreniyle ibadete açılmştır. Bu günkü cami 1902’de yeniden inşa edilmiştir. 1000 kişilik kapasitesiyle Balıkesir'in en büyük camiidir. Balıkesir'in tam ortasında yer almaktadır.
Yıldırım Camisi (Eski Cami) ve Külliyesi (Merkez)
Yıldırım Camisi (Eski Cami) ve Külliyesi (Merkez)
Yıldırım Mahallesi’nde yer alan Cami , Balıkesir’in en eski Osmanlı yapıtıdır. Yapım kitabesi bulunmamaktadır. Ancak çeşitli kaynaklardan ve vakfiyesinden 1388’de Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Oldukça büyük bir avlu içerisinde Medrese ve imaret ile birlikte külliye durumundadır. 1818’de ve 1897 depreminden sonra onarım görmüştür.
Caminin içi dikdörtgen planlı olup, beşer sütunlu iki diziyle üç nefe ayrılmıştır. Kaidesiz olarak konan bu devşirme sütunların başlıkları da devşirme malzemedendir. Altısı bizans, üçü Osmanlı üslubunda, biri de eski bir kaide biçimindedir. Camide çevredeki yıkıntılardan alınmış devşirme mimari parçalar kullanılmıştır. Duvarları geniş derzli kesme taştandır. Sadece batı duvarında tek sıra tuğla vardır. Dış yüzeylerde yer yer ilk yapının izlerine rastlansa da, genel görünümüyle Geç dönem özelliklerini taşımaktadır. Çatısı kiremitle örtülüdür. Yapının kıble yüzü diğer yüzler gibi sade olmakla birlikte, mihrabın iki yanında dikdörtgen pencerelerle bunların altında yuvarlak kemerli pencereleri bulunmaktadır. Batı cephesi daha hareketlidir. İki sıra halindeki pencerelerin alt sırada olanları orijinal olup, üst sıradaki yuvarlak kemerliler XIX.yüzyıl başlarındaki onarım sırasında yapılmıştır.
Caminin kuzey, doğu ve batı duvarlarında birer kapısı vardır. Kuzeyde bulunan, ahşap ve camekanlı son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Dikdörtgen söveli cümle kapısının iki yanındaki stalaktit başlıklı kalın dört köşe payelerin üstünde kesme taştan basık bir sivri kemer yer alır.Kemerin içinde kapı sövelerinin üstünde bulunan alınlıkta bir çerçeve biçiminde yazıt yeri bulunmakta ancak içi boştur.
Caminin batı duvarı ve buradaki giriş, kuzey girişine göre daha gösterişli yapılmıştır. Girişin üstü dört ahşap direğe oturan kiremit kaplı bir sundurma ile örtülmüştür. Bu bölümün ahşap tavanı oldukça süslü olup, ortada ampir bir göbek bulunmaktadır.
1897 depreminden sonra tavan yenilenmiştir. Mihrabın, dikdörtgen biçiminde duvarlardan dışarı taşan, kütlevi çerçeve bölümü de yenidir. Beş kenarlı mihrap nişinin kavsarası stalaktitlerle yukarı doğru daralmaktadır. Minber ahşaptır. Minaresi kuzeybatı köşesinde yer alır. Kesme taştan ve yenidir. Kare kaide üzerinde yükselen minare, silindirik gövdeli ve yivlidir. Gövde ile kaidenin birleştiği bölümde iki sıra bilezik vardır. Şerefenin altında da aynı biçimde bir bilezik bulunmaktadır.
Caminin avlusundaki şadırvan yenidir. Sekiz kenarlı memer havuzun her köşesinde yuvarlak gömme sütunlar yer alır. Üzeri beş direğe dayanan bir camekanla örtülüdür.
Caminin kuzeydoğu köşesindeki imaret (Misafirhane-Zaviye) cami ile birlikte XIV.yüzyılın sonunda yapılmıştır. Orijinal durumu ile günümüze kadar gelebilmiştir. İlk Osmanlı döneminde sık görülen zaviye camiler tipinin en basit örneğidir. Moloz taştan yapılmış duvarları kirpi saçaklarla tamamlanmıştır. Büyük bir niş içinde yer alan yay kemerli cümle kapısı üzerinde mermer bir yazıt bulunmaktadır. Kapıyı zengin bir silme çevrelemektedir. Kenarları düzgün tuğla kemerli, pencere açıklıkları örtülüdür. İçeride, orta mekanın iki yanında, daha alçakta zaviye odaları bulunmaktadır. Orta mekan ahşapla örtülü olup, yan mekânlar tonoz ile örtülmüştür. Bina dıştan kiremit çatı ile kaplıdır.
Cami avlusunda bulunan medrese 12 hücreli bir yapı olup, 1897 depreminden sonra yeniden yapılmıştır. Sadece dış duvarları orijinaldir.
Caminin içi dikdörtgen planlı olup, beşer sütunlu iki diziyle üç nefe ayrılmıştır. Kaidesiz olarak konan bu devşirme sütunların başlıkları da devşirme malzemedendir. Altısı bizans, üçü Osmanlı üslubunda, biri de eski bir kaide biçimindedir. Camide çevredeki yıkıntılardan alınmış devşirme mimari parçalar kullanılmıştır. Duvarları geniş derzli kesme taştandır. Sadece batı duvarında tek sıra tuğla vardır. Dış yüzeylerde yer yer ilk yapının izlerine rastlansa da, genel görünümüyle Geç dönem özelliklerini taşımaktadır. Çatısı kiremitle örtülüdür. Yapının kıble yüzü diğer yüzler gibi sade olmakla birlikte, mihrabın iki yanında dikdörtgen pencerelerle bunların altında yuvarlak kemerli pencereleri bulunmaktadır. Batı cephesi daha hareketlidir. İki sıra halindeki pencerelerin alt sırada olanları orijinal olup, üst sıradaki yuvarlak kemerliler XIX.yüzyıl başlarındaki onarım sırasında yapılmıştır.
Caminin kuzey, doğu ve batı duvarlarında birer kapısı vardır. Kuzeyde bulunan, ahşap ve camekanlı son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Dikdörtgen söveli cümle kapısının iki yanındaki stalaktit başlıklı kalın dört köşe payelerin üstünde kesme taştan basık bir sivri kemer yer alır.Kemerin içinde kapı sövelerinin üstünde bulunan alınlıkta bir çerçeve biçiminde yazıt yeri bulunmakta ancak içi boştur.
Caminin batı duvarı ve buradaki giriş, kuzey girişine göre daha gösterişli yapılmıştır. Girişin üstü dört ahşap direğe oturan kiremit kaplı bir sundurma ile örtülmüştür. Bu bölümün ahşap tavanı oldukça süslü olup, ortada ampir bir göbek bulunmaktadır.
1897 depreminden sonra tavan yenilenmiştir. Mihrabın, dikdörtgen biçiminde duvarlardan dışarı taşan, kütlevi çerçeve bölümü de yenidir. Beş kenarlı mihrap nişinin kavsarası stalaktitlerle yukarı doğru daralmaktadır. Minber ahşaptır. Minaresi kuzeybatı köşesinde yer alır. Kesme taştan ve yenidir. Kare kaide üzerinde yükselen minare, silindirik gövdeli ve yivlidir. Gövde ile kaidenin birleştiği bölümde iki sıra bilezik vardır. Şerefenin altında da aynı biçimde bir bilezik bulunmaktadır.
Caminin avlusundaki şadırvan yenidir. Sekiz kenarlı memer havuzun her köşesinde yuvarlak gömme sütunlar yer alır. Üzeri beş direğe dayanan bir camekanla örtülüdür.
Caminin kuzeydoğu köşesindeki imaret (Misafirhane-Zaviye) cami ile birlikte XIV.yüzyılın sonunda yapılmıştır. Orijinal durumu ile günümüze kadar gelebilmiştir. İlk Osmanlı döneminde sık görülen zaviye camiler tipinin en basit örneğidir. Moloz taştan yapılmış duvarları kirpi saçaklarla tamamlanmıştır. Büyük bir niş içinde yer alan yay kemerli cümle kapısı üzerinde mermer bir yazıt bulunmaktadır. Kapıyı zengin bir silme çevrelemektedir. Kenarları düzgün tuğla kemerli, pencere açıklıkları örtülüdür. İçeride, orta mekanın iki yanında, daha alçakta zaviye odaları bulunmaktadır. Orta mekan ahşapla örtülü olup, yan mekânlar tonoz ile örtülmüştür. Bina dıştan kiremit çatı ile kaplıdır.
Cami avlusunda bulunan medrese 12 hücreli bir yapı olup, 1897 depreminden sonra yeniden yapılmıştır. Sadece dış duvarları orijinaldir.
Ulu Cami:
Edincik'te 1382'de Abdullah Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Edincik'te 1382'de Abdullah Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Şadırvan: Balıkesir Merkez-de Saat kulesinin yakınında yer almaktadır. 1908 yılında Ömer Ali Bey zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Pembe granitten yedi sütuna oturan soğan şeklinde bir kubbe bulunmaktadır. Kemerlerle bağlı sütunların üzerinden yatay bir silme ve saçak yer almaktadır.
00:32
PERMALINK
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Posted by Unknown | File under : Büyük Cadde, Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi Geçmişi, İstiklal Caddesi Tarihi
İstiklâl Caddesi, (Osmanlıca: (1927'den önce) Cadde-i Kebir, Büyük Cadde,Fransızca: Grande Rue de Pera), İstanbul'un en eski semtlerinden biri olanBeyoğlu'nda Tünel ile Taksim Meydanı arasında uzanan ve 19. yüzyılın sonlarından beri Türkiye'nin en ünlü caddelerinden biri olma vasfını koruyan cadde. 1,400 metre uzunluğundaki caddenin [1] orta noktası Galatasaray Lisesi'nin yanından geçen Yeniçarşı Caddesi'nin caddeyi kestiği ve 50. Yıl Anıtı'nın bulunduğu yer kabul edilir. Paralelinde uzanan Tarlabaşı Bulvarıyla beraber Beyoğlu İlçesi'nin ana eksenini oluşturur. Ortalama olarak 74 metre yükseklikte yer alan İstiklal Caddesi idari olarak 9 ayrı mahalleyi kapsar.
16:54
PERMALINK
24 Temmuz 2012 Salı
Posted by Unknown | File under : antalya konaklama merkezleri, antalya otel listesi, antalya otelleri, antalya plajları, Antalya'nın Tarihi ve Turistik Yerleri, antalyanın tarihi yerleri, antalyanın turistik yerleri
Antalya tarihi eserler bakımından çok zengindir. Bu tarihi eserler eski devirler, Selçuklu ve Osmanlı eserleri olarak sınıflandırılır.
Alanya Kalesi: Kale mimarisinin bir şaheseridir. Deniz kıyısında bir kartal yuvasını andırır. Eski devirlerden kalma bir kalenin yerinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad yaptırmıştır. Bu yüzden Alaiye Kalesi adıyla da anılır. 1955’de tamir gören kalenin içinde bir cami, bir bedesten, Akşebe Sultan Tekkesi, Aya Yorgi Kilisesi ve tepenin en yüksek kısmında bir saray bulunmaktadır.
Alara Kalesi: Antalya-Alanya yolu üzerinde, Alara çayı yanında tek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kıyıdan 10 km kadar içeridedir.
Kızıl Kule: 1225’de Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad kale burcu olarak yaptırmıştır. Sanat değeri çok yüksektir. Sinop Kalesini yapan mimar Kettari Reha oğlu Ebi Ali tarafından yapılmıştır. Alanya'da olan kule beş katlıdır. Her yönü 12,5 m olarak 8 köşelidir. İki katı kırmızımtrak taştan, diğer katlar kırmızı tuğladan yapılmıştır. Her yüzde gözetleme yeri, mazgallar, zift ve haşlama delikleri vardır.
Yivli Minare Camii: 1238’de yaptırılmıştır. Selçuklu devrinin bir şaheseridir. Antalya’nın sembolüdür. Minarenin alt kısmı taştan ve kare şeklindedir. Üst kısmı yuvarlak ve yivli olup, tuğladan yapılmıştır. Caminin üst kısmı mavi çinilerle kaplıdır. Caminin yanında mevlevihane, medrese ve iki türbe ile bir külliye vardır. Cami, etnoğrafya müzesi olarak kullanılmaktadır.
Ahi Yusuf Mescidi: 1249’da Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan mescid, kare biçimindedir. Mescidin yanında Ahi Yusuf’un türbesi vardır.
Bali Bey Camii: Sultan İkinci Bayezid devri vezirlerinden Bali Bey tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen kasnak üzerinde büyük bir kubbesi vardır.
Korkut Camii: Kesik Minare, Cumanun Camii, Cihannüma Camii ve Cami-i Kebir de denilir. Beşinci asırda Panaghia Kilisesi olarak yapılmıştır. Sultan İkinci Bayezid’in oğlu Sultan Korkut tarafından camiye çevrilmiştir. 1869’da bir yangın sonucu yıkılmıştır.
Mehmed Paşa Camii: 1593-1607 tarihleri arasında Tekeli Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Duvarlar küfeki taşındandır. Üç kapısı vardır. 1866 ve 1926 yıllarında iki defa tamir görmüştür.
Emir Bedreddin Camii: Selçuklu devrine ait ahşap bir camidir. Andızlı Camii de denir. Alanya’dadır.
Müsellim Camii: 1796’da Hacı Osmanoğlu Hacı Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin dış pencere alınlıkları ile içte kubbe kasnağına kadar olan bölüm mavi-beyaz Kütahya çinileriyle, mihrabı yeşil sırlı çinilerle kaplıdır.
Murad Paşa Camii: 1570’te Kuyucu Murad Paşa tarafından yaptırılmıştır. Minaresi iki şerefelidir. Yan duvarları İznik çinileriyle süslüdür.
Ömer Paşa Camii: Elmalı ilçesindedir. Kitapçı Ömer Paşa tarafından 1608’de yaptırılmıştır. 1870 ve 1955’te tamir görmüştür.
Kale Camii: Alanya’da Sultan Alaeddin Keykubad zamanında yapılmıştır. 1530-1566 seneleri arasında eski temeller üzerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından yeniden yapıldığı için Sultan Süleyman Camii ismi ile de anılır.
Karatay Medresesi: 1250’de Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmıştır. Yapı, mihrabı sebebiyle Karatay Camii ayrıca Darüssüleha isimleri ile de anılır.
Ulu Cami Medresesi: Kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Halk arasında imaret olarak bilinir.
Atabey Armağan Medresesi: 1239’da Atabey Armağan tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece girişin alt bölümü kalmıştır.
Emir Sinaneddin Medresesi: 1319’da Hamidoğullarından Emir Sinaneddin tarafından Korkuteli yakınlarında yaptırılmıştır. Kesme taştan ve iki katlıdır.
Şadırvanlı Medrese: Elmalı’da olup, on dokuzuncu asır başlarında yapılmıştır. Günümüzde kütüphane olarak kullanılmaktadır.
Evdir Han: Korkuteli yakınında, Selçuklu Sultanı Birinci İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır.
Alara Han: Alanya-Konya karayolu üzerinde Selçuklu devrinin en güzel kervansaraylarındandır. 1231’de Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır.
Kırkgöz Han: Sultan İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır. Antalya-Burdur yolu üzerindedir.
Şaropsa Han: Antalya-Alanya yolu üzerindedir. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmıştır. Zengin süslemeleri olmayan bir yapıdır.
Deniz Feneri: Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın 1720’de yaptırdığı bu fener Alanya’da bir tepe üzerindedir. Akdeniz’deki gemilere uzun seneler yol göstermiştir.
Tekelioğlu Kütüphanesi: Tarihi bir eser olup, içinde çok kıymetli el yazması eserler vardır.
Bedesten: Selçuklu tuğlasıyla yapılmıştır. Alanya Kalesi’nin malzeme deposu olarak kullanılmıştır. 38x36 metre ebadında bir avluya bakan 26 oda vardır.
Selçuklu Tersanesi: Alanya’dadır. Selçuklular tarafından gemi inşaası için yapılmıştır. Beş büyük gözlüdür. 700 senelik olmasına rağmen kale içinde büyük yelkenli gemiler yapılmaktadır.
Antalya Bölge Müzesi: 1923’te kurulmuş ve 1972’de yeni binasına taşınmıştır. Tarih ve tarih öncesi devirlere ait kıymetli eserlerle doludur.
Kara İn: Yağça köyündedir. 1894 senesinden bu yana yapılan araştırmalara göre eski devirleri aydınlatan, bunun gibi zengin bir mağara, dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Burada 50 bin sene öncesine ait eşyalar bulunmuştur.
Perge: Antalya yakınındadır. M.Ö. 7. asırda kurulmuş eski bir şehirdir. Stadyum ile tiyatrosu oldukça büyüktür. Stadyumu 27.000 kişiliktir. Perge’nin tarihte önemli bir yeri vardır. Ticaret yolu üzerinde idi. 1207’de Selçuklu Sultanı Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev feth etmiştir.
Aspendos (Belkıs): Antalya’nın 48 km doğusundadır. Roma İmparatoru Antonius tarafından M.Ö. ikinci asırda yaptırılan 20.000 kişilik tiyatrosu meşhurdur. Dünyada, günümüze kadar en iyi korunmuş tiyatrodur. O zamanlar bir sahil şehri idi. Bu tiyatroya Belkıs (Balkız) Tiyatrosu da denir. Su kemerleri ve binaları dikkat çekicidir.
Side: M.Ö. 7. asra ait bir şehirdir. 20.000 kişilik tiyatrosu, pazarı (agora) ve çeşitli heykelleri meşhurdur. Side kelimesi nar manasına gelir. Resim ve figürlerde nar resmine çok rastlanır. Eski Yunanca’da side (nar) kelimesi yoktur. Side şehrini eski Yunanlılardan önceki kavimler kurmuştur. Side müzesinde çok sayıda tarihi eser vardır. Şehrin giriş kapısı bulunmuştur. Surlar yıkıktır, ana cadde kalıntıları ve antik çağa ait iki ev ortaya çıkarılmıştır. Evler avlu etrafında ve zeminleri mermer döşelidir. Avlu ortasında sarnıç, kuyu ve havuz vardır. Side tiyatrosu Silyon, Perge ve Aspendos gibi yamaçlarda olmayan düz arazide kurulmuştur.
Termessos: Halen, Roma İmparatorluğu ve Bizans devrine ait kalıntılar ve tiyatrosu vardır.
Hadrianus Kapısı: Roma İmparatoru Hadrianus’un Antalya ziyaretinin hatırası olarak yapılmıştır. Mermerden yapılmış bir kapı olup şehir merkezindedir.
Altınkaya: Bu ilçede antik çağa ait 1500 kişilik tiyatro vardır.
Sillion Harabeleri: Serik ilçesindedir.
Elge (Zerk) Harabeleri: Serikte’dir. Dağ şehridir. Surları, stadyumu, tiyatro, tapınak ve su yolları ile mağaraları meşhurdur.
Termessos (Güllük): Gizli dağ yolları, dehlizler, 4200 kişilik tiyatro ve heykelleri meşhurdur.
Anvi Harabeleri: M.Ö. 9. asırda yaşayanların kalıntılarıdır.
Hıdırlık Kulesi: Romalılar tarafından "ışık kulesi" olarak yapılmıştır. 14 metre olup iki katlıdır.
Demre (Myra): Demre Çayı kenarındadır. M.Ö. 5. asırda kurulmuş olup bazı kalıntıları bulunmuştur.
Bağyaka (Limira): M.Ö. 7. asırda kurulmuş bir Lidya şehridir.
Kınık (Ksantos): Kaş ilçesi yakınlarındadır. M.Ö. 7. asra ait bir şehir kalıntısıdır.
Noel Baba: Hıristiyanlarca tanınan ve “Noel Baba” olarak isim yapan Saint Nicolas’ın Kaş’ın Gelemiş köyünde doğduğu, hatta yaşadığı kesin değildir. Bu hıristiyan din adamının, bu ilçede heykelinin dikilmesi hıristiyan emperyalizmine malzeme olmuştur. Çok sayıda hıristiyan Noel Baba’nın efsane olduğuna inanır.
Akseki'deki tarihi kalıntılar: Antik çağa ait şehirler, kale ve burçlar ile köprü ayaklarıdır.
Turistik yerleri: Antalya, Türkiye’nin ve dünyanın sayılı turizm merkezlerinden biridir. İklimi, lezzetli ve her mevsimde bulunan meyve ve sebzeleri, sahil ve ormanlarının şahane güzelliği, sahillerinde denize girilirken aynı anda dağlarında kış sporları yapılabilmesi ile turizme çok müsaittir. Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar olan sahil şeridi turistik te'sislerle doludur.
Kaplıcalar ve içmeler:
Demre İçmesi: Kükürtlü olup mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir.
Korkuteli İçmesi: Çeşitli hastalıklara karşı şifalı bir sudur.
Sarı Su İçmesi: Ilıca köyündedir. Karaciğer, mide, bağırsak ve safra kesesi rahatsızlıklarına iyi gelir.
Sınat Deresi Kaplıcası: 25 derecelik sıcaklıkta bir sudur. Çeşitli hastalıklara faydalıdır. Ilıca köyünün yakınlarındadır.
Milli parklar: Tabii güzelliklerin yaşaması için bazı yerler milli park olarak korunmaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı 14 km uzunluğunda ve 100 m genişliğindedir. Bey Dağları Milli Parkı, Sahil Milli Parkı ve Termesses Milli Parkının tabii ve tarihi zenginlikleri muhafaza altına alınmıştır. Türkiye’nin en büyük parkı 170 bin metrekare olarak Antalya’da yapılmaktadır. Ulaş Dinlenme Parkı piknik için çok müsaittir.
Mağaralar: Antalya mağaralar bakımından çok zengin bir ilimizdir. ABD ve Yugoslavya mağara turizmi ile büyük gelir sağlamaktadır. Türkiye dünyàda en çok mağaraya sahip olan ülkedir. 40 bin mağaranın ancak 20 bini tesbit edilmiştir. Diğerlerine henüz ulaşılamamıştır. Antalya’da 20 mağara vardır.
Antalya mağaraları içinde göller, nehirler, uçurumlar, gözsüz balıklar, yarasalar ve çeşitli hayvanlar mevcuttur. Bazı mağaraların havası, bazısının çamuru veya suyu şifalıdır. Dolayısiyle çeşitli hastalıklara iyi gelmektedir.
Damlataş Mağarası: Sarkıtları bir harika olan Damlataş Mağarası, Alanya’dadır ve astım hastalığına iyi gelmektedir.
Antalya Mağarası: Alanya yakınındadır. İçinde kayıkla gezilir. Bir deniz mağarası olan bu fosforlu mağara, güneş ışınlarının yansıması ile çok güzel manzaralıdır.
Düdencik Mağarası: Akseki’dedir. Türkiye’nin en derin mağarasıdır. Uzunluğu 60 metredir.
Yoldağı Mağarası: Kalkan’dadır. 54 mağaradan meydana gelir.
Diğer mağaralar: Sakalsultan, Demirciler, Yalancı Dünya, Dumanlı, Kada İni, Öküz İni, Beldibi, Yoldağı ve Korsanlar mağaralarıdır. Bazılarında çok eski çağlara ait izler vardır.
Çağlayanlar: Antalya çağlayan ve şelaleler bakımından da oldukça zengindir. 60 metre yükseklikten dökülen Düden Çağlayanı ile Manavgat, Homa ve Uçarsu ve Kayabükü çağlayanları en meşhurlarıdır. Yedi oluklar mevkiinde 13 çağlayan vardır. Antalya’da toplam 29 çağlayan bulunmaktadır. Kadınyan uçurumu Antalya içindedir.
Deniz altı eserleri: Antalya, deniz altı eserleri bakımından da zengindir. Dünyanın bilinen en eski gemisi Kaş ile Keora köyü arasındaki Uluburun’da bulunmuştur. Finikelilere ait 3200 senelik bir teknedir. 40 m derinlikte olan bu gemi, Türk ve ABD’li deniz arkeologları tarafından incelenmektedir.
Yanartaş (Meşale) "Çıralı": Olimpiyatlarda yakılan meşalenin başlangıcı sayılan bu alev, Finike’ye 7 km mesafede 350 m yükseklikte bir tepede binlerce seneden beri devamlı yanmaktadır. Tepenin bir yarığında yer altından gelen bu ateş hiç sönmemiştir. Çeşitli efsaneleri vardır.
Antalya evleri: Kaleiçi semtindeki evlerin aslına uygun restore ettirilip turistik mahiyette kullanılması planlanmaktadır. 20 ev, 115 yataklı konaklama tesisi haline getirilecektir.
Sarnıçlar: Alanya sarnıçlar şehridir. Kale evlerinde hala sarnıçlar vardır. Akşebe Mescidi ve Mecdüddir sarnıcı meşhurdur. Sarnıç, 20-22 m boyunda ve 13 m enindedir. Bugün bile kullanılmaktadır.
Alanya Müzesi: Çok zengin eserlere sahip bir müzedir.
03:55
PERMALINK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)